Genel · 27 Şubat 2019

Tanzim Satışlar, Gıda Fiyatları ve Türk Tarımının Ekonomi Politiği

Türk tarımında  taze sebze ve meyvede uygulamasına geçilen “Tanzim Satışlar” gıda fiyatlarını düşürmede başarılı olacak mı? Serbest piyasa ekonomisinin geçerli olduğu bir piyasa rejiminde gıda fiyatlarında oluşan tekelci yapıyı kırmak  ve rekabeti sağlamak için yerinde bir uygulamadır.

Tanzim satışlar gıda fiyatlarında düşüşü kalıcı kılabilmesi, ürün gamının çeşitlendirilmesinden ziyada piyasa ekonomisi koşullarında oluşan bu tekelci yapıyı, özellikle  aracı sınıf, haller ve hal komisyonculuğu, taşıma ve ulaştırma ve depolama bağlamında, kıracak bir yapılanmanın  olması gerekmektedir.

Tanzim satışlarla birlikte piyasanın denetleme, kontrol ve yasal düzenlemelerin acilen yapılması gerekir. Aksi takdirde tanzim satış uygulaması gerek maliyet gerekse piyasadaki rolü itibarıyla sürdürülebilir bir durum değildir. Bunun yanı sıra tanzim satışlar üreticinin tarımdan kaçışını hızlandırır, gıda arzını garanti edilmesini sekteye uğratır daha da önemlisi serbest piyasada müdahaleci bir uygulama olarak değerlendirileceğinden Türk piyasaların serbestliği, küresel piyasalarda sorgulanır.

Piyasanın kurum, kuruluşları ve yasaları oluşturulmazsa gıda fiyatlarındaki artış trendi  makro ekonomik göstergeler üzerinde, özellikle enflasyon, büyük bir baskı oluşturur ve tüm ekonomiye sirayet eder. Geçici olarak elde edilen bu düşüşü kalıcı ve sürdürebilir kılmak politika yapıcılarına kalmaktadır.

Türkiye’nin  tarımsal üretimde  kendi kendine yeterli dünyanın yedi ülkesinden biri olduğu unutulmamalıdır. Ancak sahip olunan bu avantaj zamanla gerekli düzenlemeler yapılmazsa kaybedilecektir. Buna karşılık kendi kendine yeterli bir tarım ülkesi nasıl oluyor da tarımsal ürünlerde ithalatçı olmaktadır? Ve gıda fiyatları nasıl oluyor da dünya fiyatlarından farklılaşarak artış trendindedir?

Girdi fiyatlarının yüksekliği Türkiye’nin bir yapısal sorunudur.  Bunun teknoloji kullanımı ile bir ilgisi yoktur. Burada önemli olan girdi fiyatlarında ortaya çıkan maliyet artışının satış fiyatlarıyla uyumlu gitmemesi. Tohumdan gübreye girdilerin tümü, monopol piyasasından temin edilirken üretici  ürünü serbest piyasa koşulunda satışa sunmaktadır. Kısacası üretici haksız rekabetle karşı karşıya kalmaktadır. Bir de buna arz yetersizliğini fiyat artışını gidermek için ithalata başvurulması, üreticiye vurulmuş çifte darbe olmaktadır.

Türk tarımında yeterince üretim olmasına rağmen üretilen ürünün depolama saklama ulaştırma gibi hizmetlerin yetersiz olması bunlara gereken önemin verilmemesi hatta önemsiz arz edilmesiyle ürünün piyasada yokluğunun yaşanması kaçınılmaz olmaktadır. Diğer taraftan küresel iklim değişikliği konvansiyonel tarım yapan tarımsal üretim bölgelerini daha şiddetli etkilemekte ve  temel olan tarım sigortası uygulamasının olmaması çiftçinin kayıplarını kat be kat artırmaktadır.

Köylerde eğitimden kültüre, sağlık hizmetleri ve ulaşım imkanları iyileştirilmelidir.Ve bu iyileştirilmiş koşullarla köyler yapılanırsa, köylünün gerek kendisi gerek ailesinin büyük kentlere gitmesine gerek kalmaz. Tam tersi köyler yaşam ve üretim alanları olarak üretim ve verimlilik artışı gerçekleşebilir.

Türk tarımında teknoloji kullanımı ve tarımsal bölgelerin hem sosyolojik hem de ekonomik imkanlarının genişletilmesi yanı sıra tarım, ekonominin öncü sektörü olmalıdır. Keza tarımın yaratacağı katma değer ile hem sektörel büyümede hem de makro anlamda ekonominin motoru olacak böyle bir değişim içermesi oldukça önemlidir.

Gerek Türk tarımında gerekse diğer ülkelerde görülen miras yoluyla tarımsal arazilerin parçalanması ölçek ekonomisi uygulanabilirliğini zorlamaktadır. Küresel anlamda, yapılaşmanın verimli tarımsal üretim alanlarında olması ve ormanlık arazilerin giderek yok edilmesi sonucu, ekilebilir, dikilebilir alanlar azalmaktadır. Keza, küresel iklim değişikliği, yanlış sulama ve gübreleme yöntemleri verimli arazilerin çoraklaşmasını üretim alanların daralmasını yol açmaktadır.

Diğer taraftan artan bir dünya nüfusu gerçeğine karşılık sınırlı hatta azalmakta olan ekilebilir tarım alanları ve su kaynaklarından nasıl bir denge hali yaratılabilir sorusu insanlığı korkutmaktadır.

Çok yakın bir gelecekte Türkiye başta olmak üzere  tarımda yapılması gerekenler yapılmazsa fakir ve yoksul ülkelerde açlık çanları çalar mı? Hiç kuşkunuz olmasın. Stratejik bir sektördür tarım.Ve  tarımsal politikaların  içeriği her ne olursa olsun sektörle uyumlu ve dengeli olmalı, olmak zorundadır. Türk Tarımı için durumu tek cümleyle özetlersek, piyasayı düzenlemek için tarımda uygulan günlük çözümler uzun dönemde tarımın yok olmasına yola açacağı gibi savaş, kıtlık, salgın ve  doğal afet gibi durumda ülke için hayati bir sorun oluşturur.

Serbest piyasa ekonomisinin işleyişi, kuralları ve denetlemeler piyasa biçimine uygun yapılmadığından, piyasada oluşan tekelci yapı, üretim olsa dahi fiyatları yukarı yönde baskılamaktadır.

Tanzim satışlar kısa dönemde fiyat artışlarını önleyebilir ancak kalıcı bir çözüm getiremez.Ve gerek maliyetler gerekse üreticiler üzerinde etkisi itibarıyla sürdürülebilir değildir. Diğer bir deyişle tarım serbest piyasaya terk edilmeyecek kadar kırılgan, ithalatta terbiye edilmeyecek kadar hassas, raptı zapta alınmayacak kadar vahşi, daha da önemlisi tarımsal politikalar ve tarım sektörü amatörlere terk edilmeyecek  kadar stratejik önemi olan bir sektördür.