Yazılarım · 24 Şubat 2010

Sistemik Kriz Nasıl Doğdu?

Havva TUNC 19.10.2008

Sistemik Krizin doğuşu Amerikalı Kathrin’in ev sahibi olmak için İpoteğe Dayalı Kredi Sistemine göre aldığı ev kredisini ödeyememesiyle başlar. Daha açıkça ifade edersek ev sahibi olmak isteyen Amerikalıların artan ev talepleri dolayısıyla kredi taleplerindeki artış ev fiyatlarını artırdı. Artan ev fiyatları daha önce ev kredisi alan Kathrin’e ek kredi alabilme imkânı yarattı. Diğer bir deyişle, Kathrin ev kredisi aldığı zaman evinin değeri 10.000 dolardı ve bu 10.000 dolar karşılığı kredi aldı. Konut sektöründeki canlanmayla beraber artan ev talebi (ev sahibi olmak isteyen sayısındaki artış) ev fiyatlarının artmasına yol açtı.

Kathrin’in evinin değeri 10.000 dolardan 15.00 dolara çıkması durumunda, evinin değerindeki artış Kathrin’e değer artışına bağlı olarak ek kredi alabilme imkânı yaratmış olup aldığı bu ek krediyle arabasını yenilmiştir. Sektördeki canlanma devam ettiğinden Kathrin’in evinin değeri 20.000 dolar olur ve tekrar ek kredi alma imkânı doğar ve onu da alır. Aldığı bu krediyi tatile gitmek için ya da estetik ameliyatı olmak için ya da değişik amaçlı tüketimde kullanır. Kathrin’nin başlangıçta aldığı 10.000 dolarlık kredi onun ödeyebileceği yani gelirine göre verilmiş bir kredidir. 20.000 dolarlık kredi ise ödeme gücünün üstünde bir kredi olup, Kathrin kredisinin taksitlerini ödeyemeyince, aldığı evi satılığa çıkarır ve evine biçtiği değerden alıcı bulamaz.

Bu arada Amerikan Ekonomisindeki durgunluk, cari açığın bir trilyon doları aşması yanı sıra işsizlik gibi makro ekonomik göstergelerde bozulma ve kredi alan kişilerin kredilerini ödeyememelerinden dolayı kredi veren banka veya yatırım şirketi eve el koyar. Aldığı ev kredisini ödeyemeyen kişi sayısı artıkça, el konulan ev sayısı da arttığından Amerikan Mortgaga sektöründe kriz ortaya çıkar. Çünkü verilen her bir kredi karşılığı krediye veren banka veya yatırım şirketi tarafından piyasaya sunulan tahvil ya da bono gibi değerli kağıtların değerinin düşmesine yol açar(türev piyasalar). Bu değerli kağıtları ellerinde bulunduranlar gelir kayıplarına uğrarlar.

Sonuçta Amerikan banka ve yatırım şirketleri finansman sıkıntısı içine girerler ve çalkantı başlar ve bu çalkantı önce ulusal finansal kriz olarak başlar daha sonrada küresel finansal kriz olarak devam eder.

Amerikan Mortgage sektöründe ipoteğe dayalı kredi sisteminin çökmesi ile uluslararası para ve finans piyasaları nasıl olurda kendini bu finansal krizin içinde bulur? Diğer bir deyişle, Amerikan Mortgage sektöründeki finansal kriz nasıl olurda “küresel bir finans kriz” ve hatta “sistemik bir kriz” haline gelmiştir?

İpoteğe Dayalı Kredi sistemine dayanarak ev kredisi veren finans kuruluşları vermiş oldukları kredi karşılığında çıkarmış oldukları tahvil ve hisse senetlerini finans piyasalarında satışa sunarlar. Amerikan konut sektöründe gayrimenkul değerindeki artış(talep nedeniyle) bu gayrimenkule dayanarak çıkarılan kâğıtların değerinin artmasına ve bu kâğıtlara yatırımcıların yoğun talebi de eklenince bu kâğıtların değerinin daha da artırır. Kısacası gayrimenkullere dayanarak çıkarılan tahvillerin piyasa değerindeki artış ve onların yüksek getirisi bu tahvil ve bonoları cazip yatırım araçları haline getirmiştir. Ve bu kâğıtlar gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ekonomilerinin para ve finans piyasalarında alınıp satılan değerli bir yatırım aracı olmuşlardır. Sonuçta bu durumu, Amerikalı Kathrin’in aldığı ev kredisini ödeyememesiyle, başlangıçta değeri 10.000 dolar olan ve sonradan 20.000 doları bulan, evini satmak istediği zaman satamaması ve hatta gerçek değerinden de aşağı bir değerde satamaması ve daha da önemlisi değersiz hale gelen bu gayrimenkul ve de bu gayrimenkule dayanılarak çıkarılan değerli kâğıtların(krediyi veren kurum tarafından) değerinin sıfırlanmasıyla ortaya çıkan bir kriz olarak tanımlayabiliriz.

Gayrimenkule dayanılarak yaratılan değerli kâğıtların küresel piyasalarda alınıp satılması örneğin emeklilik yatırım şirketleri sigorta şirketleri bankalar ve diğer yatırım şirketleri tarafından alınıp satılmasıyla uluslararası piyasalarda finans kuruluşların portföyünde önemli bir büyüklüğe ulaştı. Daha da önemlisi bu büyüklüklere dayanarak yatırım ve finans kuruluşları tarafından çıkarılan değerli kâğıt hacmindeki artış tahmin edilemeyecek büyüklüklere ulaştı. Başlangıçta bir değer arz eden ve değeri giderek artan Amerikan gayrimenkullerin değerinin sıfırlanması ve bu gayrimenkullere dayanarak çıkarılan değerli kağıtların değerinin düşmesine yol açtı. Para ve finans kuruluşların ellerindeki, bu değerli kâğıtlar piyasanın deyimiyle toksik kâğıtlara dönüştü. Toksik kağıtlara sahip olan kuruluşlar Temmuz 2007 den itibaren finansal sıkıntı içine girdiler.

Başlangıçta FED’in(Amerika Merkez Bankasının) faiz indirimiyle bu sorunun çözümlenebileceği düşünüldü ama olay düşünüldüğünden daha büyüktü. Dolaysıyla FED’in faiz indirimleri olayın şiddetini zamana yaymak mahiyetinde oldu. 13 Mart 2007 tarihli yazımda belirttiğim gibi Temmuz 2007 Amerikan banka ve yatırım şirketlerinde ortaya çıkan kriz 2008 ‘in Temmuzunda Avrupa bankaları ve yatırım şirketlerinde etkisini gösterdi. Bir iki banka ve yatırım şirketin iflasının finans piyasaları üzerindeki sarsıcı etkisi görülünce banka ve yatırım kuruluşların iflas etmesine izin verilmeyerek devletleştirme planı tercih edildi.

Avrupa Birliği Avrupa’daki banka ve yatırım şirketlerini devletleştirmek krizin şiddetini hafifletmek amacıyla toplam 3,5 trilyon dolarlık bir finansman sağladı. Bu arada Almanya, Fransa, İngiltere, İrlanda başta olmak üzere Avrupa Birliğindeki Bankalarda bulunan mevduatlara, itirazlara rağmen, yüzde yüz devlet garantisi verildi. Amerikan bankalarında bulunan mevduata verilen garanti 100 bin dolardan 250 bin dolara çıkarıldı ve Amerikan senatosunda 850 milyar dolarlık bir destek paketi çıktı. Daha sonra FED’in finans kuruluşların ellerinde bulunan bu toksik kâğıtları satın alıp bu kuruluşlara ortak olacağı açıklandı.

Sonuçta Para ve Finans piyasaları devletleştirme operasyonu olarak nitelendirilecek uygulamalarla krizin şiddeti elimine edilme ve 2009’a gelmeden önce krizden kurtulma hedeflenmektedir. Ancak 16 Ekim 2008 piyasalar ikinci bir şok ile tekrar sarsıldı bu sarsıntının da hedge fon kaynaklı olduğu anlaşıldı. Hacmi bilinmeyen nerde ne kadar olduğu tahmin edilemeyen hedge fon sahiplerinin gerekli sermayeyi bulamamalarından dolayı satılan(elden çıkarılması) bu fonların piyasada yarattığı sarsıntının etkisi, kurlarda ve borsa endekslerde tarihi düşüşler olarak gerçekleşti.

Mortgage sektör kaynaklı yaratılan değerli kâğıtların ve işlem hacminin toplam değerinin 55 trilyon dolar olduğu söylentisinin doğru olduğunu varsayarsak uzunca bir süre, yaklaşık 2014 sonlarına kadar, krizle yaşamayı öğreneceğiz. Daha da önemlisi finansal piyasaları etkisi altına alan bu dalga reel piyasaları da etkisi altına almaya başlamasıyla küresel finansal kriz “sistemik krize” dönüşmüştür ya da dönüşecektir. Şimdiye kadar ve bundan sonra para ve finans piyasalarında ortaya çıkabilecek olumsuzlukları elimine edecek önlemlerin alınabilme olasılığı vardır. Ancak ekonomilerin içine girdiği ya da girmekte olduğu durgunluk nasıl önlenecektir? Ya da durgunluğun üstesinden, en kısa sürede, nasıl gelinecektir? Sorularına henüz cevap bulunamamıştır. Bilinen tek şey 2014’den önce bu krizden kurtulunulamayacağıdır. Kanımca durgunluk ile ilgili bir şeyler söylemek için henüz erken.