Tarım sektörünün, ülke nüfusunun gıda maddeleri ihtiyacını karşılaması, sanayi sektörüne ham madde sağlaması, sanayi ürünlerine talep yaratması ve daha da önemlisi katma değeri yüksek bir sektör olması sebebiyle ulusal gelir ve dış satıma katkısı itibarıyla ulusal ekonomi için büyük bir önemi vardır.
Tarım ülkesi olarak nitelendirilen Türkiye gıda fiyatlarındaki artışı neden elimine edemiyor? Daha da önemlisi dünya gıda fiyatları düşük artış eğilimindeyken Türkiye’de gıda fiyatlar neden yüksek artış eğilimi içindedir?
Türk Tarımsal ürün arzında yaşanan dalgalanmalar, tarımda hem iklim değişikliği hem yeterli sermaye birikiminin olmaması hem de üretimin babadan kalma metot ve yöntemle yapılmasının bir sonucudur.
Tarımda gıda arzının doğrudan hava koşullarına bağlı olması ve ürün arzının bir önceki yılın fiyatına göre belirlenmesi yani cari dönemin ürün arzı bir önceki yılının fiyatının bir fonksiyonu olması nedeniyle tarımsal ürün arzında istikrarsızlık kaçınılmaz olmaktadır. Diğer bir deyişle, bir önceki dönem birim fiyatı yüksek olan tarımsal ürün, bir sonraki dönemde çiftçiler için cazip olmaktadır. Ve söz konusu ürünün ekildiği alan hacmindeki artışa paralel olarak üretim artışı gerçekleşmektedir. Ve bu üretim artışının, plan ve programsız yapılması ve malı üreten çiftçilerin kurumsal kimliğinin olmaması ürün birim fiyatının düşmesine yol açmaktadır. Ürün birim girdi maliyetlerindeki artışa rağmen satış birim fiyatının düşmesi, çiftçinin zarar uğramasına yol açmaktadır. Ve bu duruma ilaveten tarımsal ürünün sıfır gümrükle ithalatına izin verilmesiyle üreticinin kayıpları daha da artmaktadır.
Tarımsal ürün fiyatı oluşurken maliyetlerin rolü genellikle sınırlıdır. Çünkü bir döneme ait herhangi bir ürünün fiyatı o dönemin maliyeti değil o ürünün toplam arzı belirler. Tarıma “devlet müdahalesi” olmadığı takdirde, tarım ürünü üreticileri piyasa koşullarına göre, gerek girdi satın alırken gerekse ürünlerini satarken, iki yanlı sömürüye açıktırlar, özellikle Türk tarım üreticisinin kurumsal kimliğinin olmayışı bu durumu daha da kötüleştirmektedir. Diğer bir deyişle Türk tarım üreticileri tarımsal girdileri eksik rekabet piyasalarından satın alırken, ürünlerini tam rekabet piyasalarında satışa sunmaktadırlar. Dolayısıyla tarım sektöründe, koruma ve müdahale kaçınılmaz olmalıdır.
Gıdada fiyat istikrarının sağlanamamasının nedeni Türk tarımında izlenmekte olan tarım politikaları ve tarımının yapısal özelliğindendir. Bunların yanı sıra Türkiye ekonomisinde fiyatlama yapısının bozulması tarımı da etkisi altına almıştır. Keza Türk tarımında teknoloji kullanımının ve sermaye birikiminin yetersiz olması küresel iklim değişikliğinin, sektör üzerindeki olumsuzlukları minimize edecek politika araçlarının kullanılamamasına yol açmaktadır.
Türk tarım sektöründe ürün arzında istikrar sağlanmadıkça fiyatlarda aşağı ve yukarı yönlü hareketler sıklıkla yaşanmakta ve yaşanacaktır. Bir taraftan tüketicilerin hem toplam harcamaları içinde gıda harcamaları payının yüksek olması hem de düşük gelir düzeyine sahip olmaları, gıda fiyatlarındaki artışın fiyatlar genel seviyesi üzerindeki etkisi daha şiddetli olmaktadır. Diğer taraftan artan fiyatları minimize etmek için yapılan ithalat Türk tarım üreticisinin gelir kaybına yol açarken pazar istikrarı bozulmaktadır.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), küresel gıda fiyat endeksi geçen yılın Ağustos ayına göre yıllık % 32.9 artış göstermiştir. FAO verilerine göre küresel gıda fiyatları 2020 yılına gelinceye kadar azalış eğilimindeyken son dönemde artış eğilimine girmiştir. Küresel piyasalarda küresel ısınma (kuraklık) ve COVİD-19 salgını; hububat, şeker ve bitkisel yağ gibi tarımsal ürünlerde arzda daralmaya yol açtı. Küresel ısınmanın tarımsal ürün arzındaki daraltıcı etkisi yanı sıra salgından çıkış için, başta FED olmak üzere, merkez bankaları tarafından izlenen gevşek para ve maliye politikaları gıda fiyatlarını beklenenden daha hızlı artırmakta olup bu artış uzunca bir süre devam edecek gibi gözükmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu’na göre (TÜİK) tarımsal girdi fiyat endeksi (Tarım-GFE) 2021 temmuzunda, bir önceki aya göre % 1.98, bir önceki yılın aynı ayına göre % 29,38 artmıştır. Keza Tarım-GFE aylık ortalamalara göre % 19,05 artış göstermiştir. Nihai tarımsal ürünlerdeki fiyat artışı GFE artıştan kat be kat yüksek olacağından, gıda fiyatlarındaki artışın süreklilik arz edeceğini söylemek kanımca yanlış olmaz. Türk tarımsal ürünlerinde on yıldan daha uzun bir süredir görülen bu fiyat artışı 2019’dan itibaren hızlanmıştır. Ve bu artışın nedeni küresel iklim değişikliği ve ekonominin dolarize olmasındandır.
Türkiye’de yurt içi gıda fiyatları uzunca bir süredir artış eğilimde olmasına rağmen uluslararası gıda fiyatlarındaki artış son yıllarda görülmektedir. Ve bu artış yurt içi gıda fiyat artışının kat be kat gerisindedir. Kısacası yurt içi gıda fiyatları yurt dışı gıda fiyatlarından önemli ölçüde ayrışmaktadır. Kuraklığın yurt dışı gıda fiyatları üzerindeki etkisi, yurt içi gıda fiyatlarına göre, sınırlı düzeyde olmuştur.
Hem küresel piyasalarda hem de ulusal piyasada gıda fiyatlarındaki artışı minimize etmek için izlenmekte olan vergisiz ithalat gıdada fiyat artışını önlemede, bir çözüm değildir. Zira dolarizasyon (kur geçişkenliği) tarımda fiyatlama yapısının bozulmasına ve kronikleşmesine yol açar. Diğer taraftan dolarize olan bir ekonomide tarımsal üreticinin gelir kayıpları onun üretimden çekilmesine yol açmaktadır. Sonuçta stratejik bir sektör olan tarımda fiyat artışını önlemek için yapılan vergisiz ithalat, tarımda dışa bağımlı bir yapının oluşmasına zemin hazırlar. Aslında kısa dönemde düşen gıda fiyatları bir süre sonra artış eğilimine girer ve artık gıda fiyatlarındaki artış kronik bir yapıya dönüşür. Özellikle Türk tarımında vergisiz ithalat zaten bıçak sırtı dengede bulunan sektörün dengede kalması giderek zorlaşacaktır.
Türk tarım sektöründe bir kaos ve bir istikrasızlık söz konusu olup her hasat döneminde bunlar yaşanmaktadır. Tarım sektörünü siyasi iktidarın ideolojilerine terk etmemek tarım sektörünün gelişimi için gereklidir. Zira tarım ideolojik tercihlerin uyulama alanı değil ülkenin bir ulusal sorunu olarak değerlendirilmelidir. Aksi takdirde gıdada dışa bağımlı bir ülke olmak kaçınılmaz olur.
Türkiye ekonomisinin enflasyonun üstesinden gelinebilmesi ve gıda fiyatlarında istikrarın sağlanabilmesi sektörün sağlıklı işleyebilmesiyle olası olduğundan, tarımda yapılması gerekenler dört başlık altında toplanabilir:
1.Türk tarımında her bir tarımsal üründe hatta hayvancılıkta, üretim planlaması yapılmalı, arz yetersizliği ve/veya fazlalığı tespit edilmelidir. Ve arz fazlalığı ve/veya yetersizliğini elimine edecek yapısal ve sosyal politikalar oluşturularak uygulamasına acilen geçilmelidir. Zira ürün arzında istikrar sağlayıcı politikalar oluşturulmadıkça gıda fiyatlarında istikrarsızlık yaşanacaktır. Bu da gıda üreticisi için gelir kaybı, tüketicisi için yüksek fiyat, ekonomi için enflasyon demektir. Ne üretici ne de tüketici kazanıyorsa ekonomi kaybediyor demektir. Sektörün sağlıklı işleyebilmesi için bir üretim planlaması yapılmalıdır.
2.Tarımsal ürün fiyatlarında taban ve tavan fiyat belirlenerek üreticinin kurumsallaşmasına eğitim ve finansman desteği verilmelidir.
3. Tohumluk, gübre, enerji gibi tarımsal girdilerde maliyet artışlarını minimize edecek ve rekabet avantajını yitirmeyecek şekilde iç pazar dış dünyanın rekabetine terk edilmemelidir. Kısacası ithalat fiyat artışını önlemede sürdürülebilir bir politika olmadığı gibi sektörü olumsuz etkiler. Fiyat artışını önlemek için vergisiz ithalat sürdürülürse sektör hem gelir ve kaynak kaybına uğrar hem de dış dünyaya bağımlı hale gelir.
4.İlk üç maddeden daha önemlisi ekonominin doğru fiyatlama yapısına kavuşması gerekir. Diğer bir deyişle dolarize olmuş bir ekonomide doğru fiyatlamayı bulmak ve yakalamak olası olmadığı gibi bu durum kronikleşebilir. Doğru fiyatlamayı bulmak için kurda istikrar gerçekleşmelidir. Kısacası kurda istikrar sağlayıcı para, kur ve kambiyo politikaları izlenmelidir.