Havva TUNC 15.10.2008
Bir ulusal ekonomide belli bir dönem içersinde elde edilen döviz gelirleri döviz giderlerini karşılamada yetersiz kalıyorsa cari işlemler hesabı açık veriyor demektir. Cari açığın ekonomi için risk oluşturup oluşturmadığı cari açığın milli gelire oranının artış ya da azalış içinde olmasına göre karar verilir. Bunun yanın sıra cari açığın finansman biçimi de oldukça önemlidir.
Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) 181 ülke dâhilinde hazırlanan cari açık ve milli gelir rakamlarına göre Türkiye 103 ülke arasında İtalya’dan sonra yedinci sırada yer almıştır. Başka bir deyişle, Amerika Birleşik Devletleri 869 milyar dolar cari açıkla birinci sırada yer alırken Türkiye 25.6 milyar dolar açıkla İtalya’dan( 25.5 milyar dolar) sonra yedinci sıradadır.
Türkiye 2006 yılı tahmini milli gelirinin beş katı bir milli gelire sahip olan İtalya’dan sonra yedinci sırada cari açığa sahip ülke durumunda olması şaşırtıcı olmakla beraber endişe vericidir. Diğer bir deyişle, ABD’nin milli geliri 13.3 trilyon dolar ve İtalya’nın milli geliri 1.4 trilyon dolar buna karşılık Türkiye’ninki 368 milyar dolardır. Cari açığın milli gelir içindeki payı Amerika Birleşik Devletlerinde ise % 6.6, İtalya’da %6.7, Türkiye’de % 7’dir. Türkiye’nin gelişmiş ülke ekonomilerinin verdiği cari açığa yakın bir cari açık vermesi Türkiye Ekonomisinin içinde bulunduğu durumun ciddiyetini ortaya koymaktadır.
2008’de de Türkiye’nin cari işlemler açığında artış sürüyor. Merkez Bankası, 2008 Ağustos ayı cari işlemler açığının bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 101.7 artışla 3.3 milyar dolar olduğunu açıkladı. Dönemler itibarıyla değerlendirildiği zaman ,2008 Ocak-Ağustos döneminde cari açık, bir önceki yılın aynı dönemiyle karşılaştırıldığında, yüzde 46.5 oranında artarak 34.8 milyar dolara yükseldi.
Türkiye Ekonomisinin gelişmiş ülke ekonomilerine yakın verdiği cari açığın yabancı sermaye girişleri ile finanse edilmesi ekonominin kırılganlığını artırmaktadır. Küresel Finansal piyasalarda yaşanmakta “Sistematik Kriz” ulusal ekonomiye sermaye girişlerini etkileyecektır. Etki negatif yönde olacaktır ve hatta ulusal ekonomiden sermaye çıkışları olmaktadır ve olacaktır. Yani, açığın finasmanında kullanılan ve ekonomide kırılganlık yaratan finansman biçiminden finansal kriz nedeniyle yararlanamayacağız. O zaman ne olacaktır? Açığı nasıl finanse edeceğiz? sorususu karşımıza çıkıyor Düne gelinceye kadar cari açığın finansman biçimi tartışmaların odak noktasını oluşturmaktaydı.Eğer açık finanse ediliyorsa, finansman biçimi her ne olursa olsun, sorun yok denildi ve açığın finansman biçimi yetkililer tarafından önemsenmedi ve önemsenmediği gibi çözümler üretilmedi ve üretilmemektedir. Yaşanmakta olan “Sitematik Finansal Kriz” bir kredi ve likidite krizine dönüştüğünden ve hatta para piyasalarında mevcut güvenin yok olmasına yol açtığından uluslararası piyasalardan gerek sermaye girişleri gerekse borçlanma imkanları bugün itibarıyla imkansızlaştığından açığın finansmanı Türkiye Ekonomisi üzerinde büyük bir baskı oluşturacaktır. Cari açığın finansmanında ortaya çıkabilecek bu durum makro ekonomik göstergelerin bozulmasına yol açacaktır. Makro ekonomik göstergelerde bozulma ekonomik kaos yanı sıra toplumsal huzursusluklara yol açabilecektir.