Havva TUNC 30.08.2009
Bir dönem içinde yaratılan mal ve hizmetlerin parasal ifadesine milli gelir denir. Elde edilen milli gelirin toplam nüfusa bölünmesiyle elde edilen değere fert başına düşen gelir (FBDY) denir. Üretim sürecine giren üretim faktörleri(emek, sermaye, girişimci ve toprak) üretimden belli bir pay alır. Emeğin üretimden aldığı paya ücret, sermayenin aldığı paya faiz, girişimcinin aldığı paya kar, toprağın payına rant denir. Daha açıkça ifade edersek hane halkının üretimden aldığı pay, onların harcama ve tasarruf eğilimini belirler. Elde edilen gelirin harcanmayan kısmına tasarruf, harcanan kısmına tüketim denir. Tüketim harcamaları ve tasarruflar gelirin birer fonksiyonudur.
Alın verin ekonomiye can verin sloganıyla hane halkına verilen mesaj tasarruflarınızı kısın harcamalarınızı artırındır. Gerçekten de hane halkı harcama yapmıyor mu? Ya da yeterince geliri varda harcama mı yapmıyor? Veya hane halkının tasarruf eğilimi yüksek olduğu için mi harcama yapmıyor? Hane halkı neden harcama yapmıyor sorusunun cevabı tasarruf eğiliminin negatif olması dışında yeterince gelire sahip olmaması mı? Her bir sorunun yanıtı farklıdır. Bu farklılıklar içersinden doğruyu bulabilmek çözüme yaklaşılacağı anlamına gelir.
Elde edilen gelirdeki bir birimlik değişimin(artış ya da azalış ) tasarruflar üzerinde yarattığı etkiye marjinal tasarruf eğilimi(msm) denir. Keza, elde edilen gelirdeki bir birimlik değişimin(artış ya da azalış ) tüketim harcamaları üzerinde yarattığı etkiye marjinal tüketim eğilimi(mcm) denir. Yani ekonomideki hane halkının harcama eğilimine mcm, tasarruf eğilimine msm denir. Msm oranı yüksek toplumların tasarruf eğilimi yüksektir ve Japonya buna güzel bir örnektir. Bunun yanı sıra mcm eğilimi yüksek toplumlara tüketim toplumları olup ABD ve Türkiye örnek olarak verilebilinir.
Bir ekonomide çalışma arzusu ve isteğinde olup iş bulamayanlara işsiz denir. Bir ekonomide işsizlik oranı yüzde 1 olabileceği gibi yüzde 6, yüzde 12 ve daha da yüksek olabilir. Örneğin, Afganistan’da yüzde 40’dır. 2008 Küresel sistematik finansal kriz nedeniyle küresel ekonomilerde işsilik oranı artış eğilimi içersinde olup AB ülkelerinde yüzde 8, ABD ‘de yüzde 7, Türkiye’de yüzde 19’ dur.
Normal koşullarda bir ekonomide bireylerin gerek msm gerekse mcm eğilimleri elde edilen gelir düzeyine bağlıdır. Diğer bir deyişle hane halkının msm ve mcm oranını, elde edilen geliri belirlemektedir. Küresel kriz nedeniyle ulusal ekonomilerdeki işsizlik oranlarındaki artış hane haklarının msm ve mcm eğilimlerini belirlemektedir ve bu değerler negatiftir.
Normal koşullarda Türkiye Ekonomisinde hane halkının msm eğilimi negatif buna karşılık mcm eğilimi pozitiftir. Bunun anlamı Türk hane halkının harcama eğilimi yüksek olduğudur. Hatta geleceğin gelirini bile cari dönemde tüketme eğilimindedir. Kredi kartı harcamalarındaki artış ve bunların yüzde 40’nın ödenememiş olması bu durumun bir göstergesidir.
Diğer taraftan, Türkiye ekonomisinde işsizlik oranı yüzde 19 olup buna kayıt dışı işsizler ile mevsimlik işsizleri ilave ettiğimizde bu oran yüzde 23 yaklaşmaktadır. Bunun anlamı hane halkının harcayacak geliri olmadığıdır. Olmayan gelir ile ekonomide harcama yapılıp nasıl ekonomi canlandırılacaktır? Bunun yanı sıra hane halkı geleceğin gelirini bugünden harcamış olup kredi borçlarını, kredi kartı borçlarını ödeyememektedir. Bireysel zorunlu harcamalarını borçlanarak karşılamaya çalışan hane halkı nasıl ek harcamada bulunacaktır? Ya da olmayan gelirle nasıl cıtır cıtır simit alacaktır? Nasıl çocuklarına oyuncak alacaktır?
Olmayan işle olmayan gelirle hane halkı sadece ve sadece “alın verin ekonomi canlansın” sloganının etkisi ile harcama yapması olası değildir. Ve ekonomiyi canlandırmasıda. Hane halkı cari dönemin olmayan gelirini ve gelecek dönemlerin olmayan gelirini şimdiden harcamıştır. Bu durumda nasıl harcama yapacaktır? Ve ekonomi nasıl canlanacaktır? Daha açıkça ifade edersek, “alın verin ekonomi canlasın” sloganı iyi niyetli yapılmış bir girişimden öteye gitmeyecektir ve beklenen etkiyi yaratamayacaktır. Tam tersine hane halkının bilinçaltında kızgınlık ve öfkenin oluşmasına yol açacaktır. O zaman ekonominin canlanması için ucuz sloganlara değil istihdam yaratıcı, üretimi artırıcı, gelir yaratıcı politikalara ve düzenlemelere ihtiyaç vardır.