Havva TUNÇ 07.02.2010
2006 yılında bütçe açığı hedefi 13,9 milyar YTL iken gerçekleşen 3,9 milyar YTL ile bütçe açığının GSMH’ YA oranı binde 7 olmuştur. 1976 yılından beri, yani yaklaşık 30 yıldır, Türkiye Ekonomisi böyle bir hedefe ulaşamamıştır. Sadece 1976’da bütçe açığının GSMH’ YA oranı binde 6 olmuştur. Kısacası, Türkiye Ekonomisi, 30 yıl sonra, bütçe dengesini elde etmiştir.
2006 yılında, AB‘ye üye ülkelerin bütçe açığının GSMH’YA oranı, Yunanistan’ın % 6,2, Portekiz’in %6, İtalya’nın %3,2, İngiltere’nin %3, Almanya’nın %2,1 olmuştur.Maastrich Kriterlerine göre birlik ülkelerinde bütçe açığının GSMH’ YA oranının yaklaşık % 3 dolayında olması gerekmekte olup üye ülkeler bu kriteri sağlayamamışlardır.
Sadece bütçe açığının GSMH’ YA oranına bakarak Türkiye Ekonomisinin göstermiş olduğu performansın AB ülkelerin den bile iyi olduğunu söylemeden önce hem Maastricht Kriterlerine hem de ekonomilerin göstermiş oldukları gelişime bakmak gerekir.
Öncelikle Maastrict Anlaşması ve Kriterlerini açıklayalım. 10 Aralık 1991’de 12 AB’ye üye ülke tarafından kabul edilen Maastricht Anlaşması ile Ekonomik ve Parasal Birliğin elde edilmesi konusunda ilk adım atılmıştır.
Avrupa Birliği’nin temel hedefleri Maastricht Anlaşmasının 2. Maddesinde belirtilmiş olup özetle şöyledir :*
1.Tek pazarı, ekonomik ve parasal birliği kurmak,
2.Maastricht Anlaşması Mad.3 ve Mad.3a’da belirtilen ortak politikaları inşa etmek ve sağlamak,
3.Üye ülkelerin uyum içinde ilerlemelerini sağlamak,
4.Anti enflasyonist bir büyüme politikası izlemek,
5.Tam istihdam ve sosyal korumayı gerçekleştirmek,
6.Yaşam standardını ve yaşam seviyesini yükseltmek,
7.Üye devletlerarasında ekonomik ve sosyal dayanışmayı sağlamaktır.
Maastricht Anlaşması, “Ekonomik ve Parasal Birlik”, “Sosyal Birlik” ve “Siyasi Şartlar” gibi konuları kapsamaktadır. Ekonomik ve Parasal Birliğin sağlanması önemli olmakla beraber bazı belirsizlikler arz etmektedir. Ekonomik ve Parasal Birliğin gerçekleşebilmesi için üye ülkelerin yerine getirmek zorunda olduğu ekonomik ve parasal kriterler belirlenmiştir.
Ekonomik kriterler enflasyon, mali, istikrarlı döviz kuru ve faiz oranı seviyesi olmak üzere dört başlık altında toplanmıştır.*
1.Enflasyon Kriteri, Birlik içinde en düşük enflasyon oranı üç üye ülkenin ortalaması olarak tanımlanmış olup en iyi oranın %1,5 sınırları içinde olması gerekmektedir.
2.Mali Kriter, Kamu finansmanın kabul edilebilir nitelikte olması gerektiği, bunu içinde GSMH oranının %60’dan az ve bütçe açığının GSMH’nın %3’den az olması gerekmektedir.
3.İstikrarlı Döviz Kuru, Üye devletlerin döviz kurunda en az iki yıl istikrarlı bir yol izlemeleri ve Avrupa Para Sistemi değişim mekanizmasında öngör5ülen dalgalanma marjlarıyla uyumlu olmaları gerekmektedir.
4.Faiz Oranı Seviyesi, Üye devletlerin faiz oranı seviyelerinin farklı olmaması, birbirlerine yakın değerde olması gerekmektedir.
Türkiye Ekonomisinde 2006 yılı reel ücret düzeyi 2000 yılı seviyesinin gerisinde olduğu, son on yılda gelir dağılımında eşitsizliğin azalma yönünde gelişim göstermesine rağmen gelir düzeyinin en üst diliminde olan % 20’lik bölümü MG’in %44,4 pay alıyor. En alt gelir düzeyinin MG’den aldığı pay ise % 6 dır. Yani ekonomik büyümedeki artış belli kesimlerin yararına olmuştur. Bunun yanı sıra istihdam düzeyinde beklenen artış elde edilmemiş işsizlik % 9,3 ile topluluk gerisinde kalmıştır. Fiyatlar genel seviyesindeki artış (enflasyon) % 10 düzeyinde olup % 1,5 olan birlik ortalamasının oldukça üstündedir. Faiz kriterine baktığımızda faiz oranı ECB’de % 5.25 iken TCMB’de %17,5 olup bono faiz oranı %22-23’dir. Türkiye Ekonomisinde elde edilen toplam vergi gelirlerinin %70’ini dolaylı vergiler oluşturmasına rağmen birlik içinde bu oran % 25’dir.
Yukarda açıklanan Maastricht Anlaşmasının gerek 2. Mad. belirtilen hedefler gerekse ekonomik kriterler bağlamında Türkiye Ekonomisinin 2006 yılında ki durumunun AB ülkelerinden daha iyi olduğunun söylenmesi siyasi söylemin bir yanılsaması olarak algılanmalıdır.
Türkiye Ekonomisi, özellikle bütçe dengesi, olumlu gelişim içinde olmakla beraber göstermiş olduğu performans itibarıyla değerlendirildiğinde, AB ülkeleriyle kıyasla, birlik düzeyine yakın olduğunu söylemek için çok erken olduğu kanısındayım.
*Bkz. H. TUNÇ, Uluslar arası Ticaret Para ve Finans, Alfa, 2004, İstanbul, s.340–370,