Havva TUNC 24.08.2010
Fitch, Standard and Poors ve Moody uluslar arası Kredi Derecelendirme Kurumlar olup uluslararası finansal piyasalarda, ülke ekonomilerin makro ölçekte ekonomik konumu, pozisyonu ve performanslarını değerlendirerek onlara uluslararası finans piyasalarca kabul görmüş kriterler üzerinden not vermektedirler. Ülkeler almış oldukları kredi notlara göre uluslar arası yatırımcılar yatırım kararı vermektedirler.
Kredi derecelendirme kurumları not verirken not verilen kurumun: 1.Borcun geri ödeme ihtimali nedir? 2.Geri Ödeneme kapasitesi nedir? 3.Aldığı parayı ödememe durumuna düştüğü zaman bu paranın ne kadarını ödeyebilir? Ödemesi ne kadar sürede gerçekleşir? Gibi sorulara alınan cevaplara göre ülkeler ”yatırım yapılabilir” veya “yatırım yapılamaz” diye sınıflandırılmaktadır. Daha sonra yapılan bu sınıflandırmaya göre ülkelere yatırım yapılabilirliğininin derecesi verilen kredi notu ile belirlenir. Verilen bu not karşılığında kurumlar bir ücret almaktadır.
Ülkeler yatırım yapılabilir veya yapılmaz olarak değerlendirdikten sonra yatırım yapılabilir ülkenin yatırım yapılabilirlik derecesine açıklık getirmek üzere verilen kredi derecelendirme notunun anlamını şöyle özetleyebiliriz:
3A Risk Yok / 2A Yatırım Yapılabilir/ A Yatırım Yapılabilir
3B Yatırım Yapılabilir/ 2B Yatırım Yapılabilir ama risk var/ B Spekülatif
3C Borç Ödeyemeyebilir,Risk yüksek/2C Borç ödenmeyebilir,Risk yüksek/ C Borç Ödenmez, Risk yüksek
D Borcunu ödeyemez, Risk yüksek
Kredi derecelendirme kurumları bu notu verirken söz konusu ülkenin geçmiş on yılın bir değerlendirmesini yapması yanı sıra gelecekle ilgili beklentileri, öngörüleri dikkate almaktadırlar. Bütçe açığı ve borç stoku yanı sıra borcun geçmişte ödeme oranı (recovery rate) ve borcun batma olasılığı da değerlendirmeye alınan temel göstergelerdir.
Borcun geçmişte ödeme oranı ile anlatılmak istenen, borçlu ülkenin borcunun ne kadarını ödeyebilir? Borcunun ne kadarını karşılayabilir? Diğer bir deyişle,alacaklı alacağının ne kadarını alabiliyor (recovery rate) ve alacağının batma olasılığı( default probabilities) ne kadardır? Bütün bunlar birlikte değerlendirilerek ülkelere notlar verilmektedir. Ve ülkelerin kriterlerindeki değişmelere paralel olarak verilen bu notlar zaman zaman değiştirilmektedir.
Kredi derecelendirme kurumuna herhangi bir ülke not verilmesi için başvurur ve bu verilecek kredi notu karşılığında kuruma bir ücret öder. Ülkelere verilen not siyasi içerikli olmayıp saptanmış uluslararası ekonomik kriterlere göre verilmektedir. Bazı ülkelerin söz konusu kriterlerle ilgili sayısal verilerin yetersizliği veya olmayışı nedeniyle verilmesi gereken notun altında daha düşük not verilmektedir. Bu durum tartışmaların odak noktasını oluşturmakta olup "kredi notunun belirlenmesinde siyasi olaylar belirleyici oluyor, haksızlık yapılıyor" diye yorum yapılmaktadır.
Türkiye’nin kredi derecelendirme kuruluşları ile tanışması 1993 yılında olmuştur. O dönemde kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'ye yatırım yapılamaz anlamına gelen 3C vermişlerdir. Daha sonra 1994-1995 yılında verilen not aşağıya çekilerek 2C yapılmıştır. Örneğin, 2000 yılından önce Brezilya için verilen yatırım notu yatırım yapılmaz iken 2000 yılında bu not yatırım yapılabilir seviyesine çıkarılmıştır. Brezilya notundaki bu iyileşmeyi borç stoku ve bütçe açığı kriterlerindeki iyileşeme ile sağlamıştır.
2009 yılı itibarıyla Türkiye ile İrlanda’yı verilen kredi derecelendirme notuna göre kıyasladığımızda Türkiye’nin ekonomik konumu daha iyi olmasına rağmen Türkiye’nin notu İrlanda’ dan daha aşağıda verilmiştir. Diğer bir deyişle, 2008 küresel finansal krizde ekonomisi çöken İrlanda ile bu finansal krizden finansal kurumları itibarıyla etkilenmemiş sadece ticaret hacmi daralmış Türkiye karşılaştırdığımızda Türkiye’nin notunun İrlanda’dan daha aşağıda verilmiş olması tartışmalara konu oldu.
Sayısal olarak ifadeedersek, İrlanda ile Türkiye’yi borç stoku ve bütçe açığı itibarıyla karşılaştırdığımızda bu değerlerinin sırasıyla % 116 ,% 14 ve %46 ,%6 olmasına rağmen İrlanda’ya 2A, Türkiye’ye 2B verilmiştir. Türkiye’nin durumu İrlanda’dan daha iyiyken Türkiye’ye verilen kredi notu zayıf olmuştur. Türkiye’nin İrlanda'dan daha iyi not alması gerekirken, Türkiye ekonomisini açıklayan temel sayısal verilerin yokluğu ve belirsizliği riski artırdığından Türkiye’nin notu İrlanda'dan düşük olmuştur. Sermaye Piyasası Kurulu bu konuda çalışmakta olup finansal piyasalarla ilgili kriterleri uluslararası düzeye getirmeye çalışılmaktadır. SPK çalışması sonlandığında Türkiye daha gerçekçi notlar alabilecektir.
2008 Kriz dönemimde Lehman and Brothers iflas eder. Ve iflas etmeden bir gün önce kredi derecelendirme kurumu Standart and Poors bu kuruluşun gayet iyi olduğunu sağlıklı olduğunu söyleyerek risksiz ve yatırım yapılır notunu vermiştir. Krizle birlikte ilk iflas eden şirket Lehman and Brothers olmuştur.
Durum böyle olunca not veren kurumlarının verdiği notun doğruluğu tartışılmakladır ve bu kurumların denetlenmesi gerektiği sorgulanmasına rağmen, hala bu kurumlar not vermeye devam etmekte olup piyasalara yön vermektedirler.
Örnekleme yaparsak, 2008 Küresel finansal sistematik krizin temel suçlusu kredi derecelendirme kurumları olmasına rağmen kimse bu kurumları sorgulamamaktadır. Bu kurumlar krizden bir iki gün önce piyasalar ve kurumlar için her şey yolunda diye not vermişler ancak söz konusu finansal kurumlar finansal kriz akabinde iflas etmişlerdir. Buna rağmen bu kurumlar hala not vermeye devam etmektedir.
Amerikan SEC (Securities and Exchange Commission) tarafından Goldman Sacks’a piyasayı yanlış yönlendirme ve kurumların batmasına sebep olma ve bu durumdan kendisinin etkilenmeyip tam tersine kar elde etmesi nedeniyle 550 milyar Dolar ceza kesilmiştir. Bütün bunlara rağmen Goldman Sacks piyasada faaliyetine devam etmekte olup eski pozisyonu bu durumda etkilenmemiştir. Zarar görenlerin durumunu kim telafi edecektir sorusunun karşılıksız kalmasına rağmen yeni iflasların oluşmayacağının garantisi hala yoktur.
Kredi derecelendirme kurumları ve diğerleri, finansal piyasaların sağlıklı ve sorunsuzca işlediğinin ve işleyeceğinin teminatı değillerdir. Tam tersine bu kurumların yanlış bilgilendirici rolünün de olduğu unutulmamalıdır. Bu kurumların piyasa içinde sağlıklı işlev görebilmesi , kredi derecelendirme kurum ve kuruluşlarını denetleyecek ve kontrol edecek bir sistemin kurulması ile olası olabilecektir. Aksi takdirde tarih tekerrürden ibaret olacaktır.