Havva TUNC 6.10.2010
Serbest piyasa ekonomisi koşullarının uygulandığı küresel para ve finansal piyasalarda sermayenin mobilitesi piyasada çıkar çatışmalarına yol açabilmektedir. Özellikle kriz dönemlerinde müdahaleci ve korumacı uygulamalar serbest piyasa koşullarından sapmalara yol açmaktadır ve piyasa istikrarı bozulmaktadır. Daha açıkça ifade edersek, sermayenin uluslararasılaşmasına rağmen dünya ticaretinden pay almak ,pazar payını yükseltmek amacıyla ekonomilerin ulusal paralarının değerlerini düşük tutmak amacıyla yaptıkları döviz kuru müdahaleleri sistemin işleyişini bozduğu gibi istikrarsızlığa yol açmaktadır. Bu istikrarsızlığın temel nedeni mal piyasanın paylaşımıdır.
Başlangıçta Amerikan Doları ile Çin Yuanı arasında var olan kur ilişkisinde değer kaybının Yuan cephesinden avantajlı konumuna Amerikan ekonomisinde yükselen itirazlara Yuanın piyasa koşullarına terk edileceğinin Çin hükümetince açıklanmasına rağmen Yuanın USA Dolarına endeksliliğinin sürmesinin ve Çin’in dış ticarette elde ettiği avantajının giderek artması, dikkatleri ülkelerin uluslar arası arenadaki paralarının değerine yöneltti.
Çin en son Haziran 2010’da daha esnek bir kur politikasına geçeceğini ilan etmiş olmasına rağmen parasını Amerikan Dolarına endekslemekten vazgeçmemiştir. Çin sahip olduğu 2,5 trilyon Doların üzerindeki döviz rezervi ona kurlara müdahale etme ile ticarette pazar payını artırma imkanı vermektedir. Çin, 2010 Eylül ortalarında elindeki döviz rezervlerini kullanarak Japon tahvili alarak(büyük miktarlarda) Japon yeninin hızla değer kazanmasına yol açmıştır. Yaklaşık 10 yıldan daha uzunca bir süredir 100 Yenin üstünde seyreden USA Doların Yen karşılığı 8o Yenin altına inmesine sebep olmuştur. 20 yıldır durgunluktan çıkamayan deflasyonist bir süreç yaşayan Japon Ekonomisi, 2008 Küresel Sistematik Finansal Krizin de etkisiyle ekonomisinde durgunluk ve daralma yaşamaktadır. Japon Ekonomisi, Çin’in bu uygulaması nedeniyle Japon Yeninin değer kazanımı ve değerli Yen’in uluslararası ticarette Japon ekonomisi-dış ticareti üzerindeki negatif etkisinin(ticaret daralması gibi) olumsuzlukları elimine etmek amacıyla Japon Merkez Bankası(BİJ) piyasaya Japon Yeni satıp Amerikan Doları satın almıştır.Ve ABD Dolarına karşılık gelen Yen’in değeri 85 seviyesine çıkmıştır. Japonya faiz oranlarını 0 düzeyine çekerek kurdaki müdahalelerine destek vermektedir.
ABD tarafınca ,Çin ile Japonya arasındaki döviz kurunu belirleme düzenlemeleri, Çin’in Yuan’ın değeri düşük kılmak için yaptığı müdahaleler , Çin’i bir manipülatör olarak suçlanmaktadır. Zira, Japonya’nın en önemli sorunu içinde bulunduğu deflasyonist sürecin hızlanma olasılığı olup Yen’in değerlenmesiyle bu sürecin ivme kazanacağıdır. Ve bu durumun gerek Japon Ekonomisi gerekse küresel ekonomiler üzerindeki etkileri itibarıyla dikkat edilmesi gerekmekte olup aksi takdirde piyasa kurallarının aksamasına yol açacaktır.
Kürersel Finansal Krizin nedeniyle Amerikan Merkez Bankası(FED) 2008 ortalarında 800 milyar Dolarlık bir parasal genişleme yaratmış olup Eylül 2010 itibarıyla FED’in sağladığı parasal genişleme 2.3 trilyon Doları bulmuştur. ABD, krizin başlarında repo ve benzeri enstrümanları kullanmış olup daha sonraları tahvil alımları(miktarsal genişleme) yapmıştır. Eylül ayı sonunda yapılan FED toplantısında ikinci parasal genişlemenin söz konusu olabileceği bu genişlemede piyasaya 1 trilyon Dolar sunulacağının belirtilmesi ile Doların Euro karşısındaki değer kaybı hızlanmış olup Euro Dolar paritesi 1.39’u bulmuştur. Diğer bir deyişle, kurlara yapılan müdahaleler yanı sıra FED ikinci bir genişleme politikası izleyeceği Dolardaki değer kaybına ivme vermiştir.
Avrupa’da ise Avrupa Merkez Bankası(ECB) Euro bölgesi tahvillerini satın almaktadır.Bu alımlara örtülü olarak devam etmekte olup miktarı konusunda kesin bir bilgi yoktur.
Kore’nin ve İsviçre’nin(Frank) ulusal para birimlerinin değerini düşürmek için müdahaleler yapmakta olup Brezilya’da para biriminin değerinin yükselmesini önlemek için stopaj oranlarını yükseltmiştir.
Döviz kurları üzerinde merkantilist bir rekabetin gündemde olduğunu söyleyen Martin Wolf bu rekabetin ilerde daha da şiddetlenebileceğine dikkatleri çekmektedir.
Küresel Finansal Krizin ülke ekonomileri üzerinde yarattığı sarsıcı ve yıkıcı etkinin olumsuzluklarını elimine etmek için çözümü dış ticaret (dış talep) gören dünya ekonomileri ticaretteki pazarın paylaşımında pay almanın en kolay yolunun ulusal paranın diğer paralar karşınsındaki değer kaybı ile elde edileceği ve bunun en avantajlı bir durum olabileceği düşüncesindedirler. Ve bu durumda büyük döviz rezervlerine sahip ülke ekonomileri bu avantajını sonuna kadar kullanacaktır(Çin‘in yaptığı gibi). Pazar paylaşımında yaşanan kur müdahaleleri ile piyasa paylaşımının hem olası hem de olası olmadığı tam tersinin piyasa mekanizmasının aksayacağı dünya ekonomilerince unutulmaktadır..
Rreel pazarın paylaşımından büyük pay almak kurlara yapılan müdahalelerle, ulusal paranın değeri düşük kılarak elde etmek olası olmasına rağmen bu durum sistemin kaos içine girmesine yol açacaktır.
Merkezde bulunan gelişmiş ülke ekonomilerin periferide bulunan gelişen ekonomilerin pazarını elde etmek ya da pazarında pay almak kur müdahaleleri ile olası olmakla beraber yeterli değildir. Pazarın paylaşımdan sorunları elimine edecek biçimde çıkılabilinmesi ulus ekonomilerin içsel dinamiklerini harekete geçirerek içsel pazara ivme vererek olasıdır.