Merkez bankaları uyguladıkları politikalarda, düzenlemelerde bağımsız olup özellikle devletin izlediği para ve maliye politikaları bağlamında para ve finans piyasasının istikrarını sağlayacak para, kambiyo ve kur politikalarını belirler ve izlerler. Merkez bankaları para politikasını belirlerlerken çeşitli parasal araçlar kullanırlar. Merkez bankasının bağımsızlığı ülkelerin ekonomik yapılarına ve gelişmişlik düzeylerine göre farklılık göstermektedir, bu farklılık sadece araç bağımsızlığı olabileceği gibi araç ve amaç bağımsızlığı birlikte olabilmektedir. Merkez bankaları araç ve/veya amaç bağımsızlığını, yönetim ve politika belirlenmesinde kullanırlar.
Diğer taraftan küresel piyasalarda, merkez bankaların bağımsızlık konusunda farklılığın temel nedeni, kurumsal yapı, işleyiş ve sisteminden kaynaklanmaktadır. Önemli olan para ve finans piyasasının istikrarını sağlamakla görevli merkez bankasının yapılanması ve işleyişi, politikacıların denetim ve kontrol alanı dışında olmalı ve bu durum yasal olarak düzenlenmelidir. Aksi takdirde küresel piyasalara entegre olmuş ekonomiler için bu durum büyük bir risk olup bıçak sırtı dengeyi zorlar.
Merkez bankasının işleyişinde bağımsızlık esas olması itibarıyla, merkez bankası yöneticilerinin davranışı kamu yararı ilkesine dayanır. Bu ilkeye göre, “politikacılar kısa vadeli politik çıkar güdüsüyle hareket ederler. Buna karşılık bürokratlar uzun vadeli kamusal yararları gözetirler.” Daha açıkça ifade edilirse, merkez bankaları uyguladıkları para politikasını kısa vadeli çıkar hesaplarına göre değil uzun vadeli kamusal yarar ve araçlar çerçevesinde yürütmelidirler. Ancak merkez bankaların bağımsızlık uygulaması ülkelerin ekonomik yapılarına, gelişmişlik düzeylerine ve amaçlarına göre farklılık göstermektedir.
Günümüz ekonomilerinde para arzı sadece devletin piyasaya sürdüğü kâğıt paradan oluşmamaktadır. Bankacılık sistemi de para yaratmaktadır ve ekonomik olayları büyük ölçekte etkilemektedir. Merkez bankası bir taraftan mevduat sahiplerinin zarar görmelerini önlemek diğer taraftan para politikası aracı olarak bankacılık sisteminin yasal rezerv oranları gibi düzenlemeler yapmaktadır. Bankalar, yatırılan mevduatın yasal rezervler dışında kalan kısmını kredi olarak, kredi talebinde bulunanlara kullandırmaktadır.
Para piyasasında dolanımda bulunan paralar (madeni + kâğıt para) ve bankalarda tutulan rezervler parasal tabanı oluşturmaktadır. Ve kişiler sahip oldukları paralarını bankaya yatırarak para arzının genişlemesine katkıda bulunurlar. Bankadaki mevduat, bankaların kredi yaratma yoluyla para çarpanı vasıtasıyla büyüyerek piyasadaki para arzını genişlettir.
Diğer taraftan merkez bankası parasal tabanı kontrol eder; şöyle ki dolanımdaki parayı emisyon yoluyla rezervlerinden, rezerv oranlarındaki artış yada azalışlarla, belirler. Bankaların gerek kendi bünyelerinde gerekse merkez bankası nezdinde ayırdıkları karşılıklar; oranlar dâhilinde, parasal tabanı belirler ve bu oranların artması parasal tabanın daralmasına, azalması ise parasal tabanın genişlemesine neden olur.
Merkez bankasının analitik bilançosuna bakarak o ülkedeki para arzı ile ilgili izlenen para politikasının ne olduğu anlaşılır. Merkez bankasının analitik bilançosunun pasifinde yer alan toplam döviz yükümlülükleri ki bu merkez bankasının yabancı para cinsinden borcunu gösterir. Merkez bankasının aktifi ise dış varlıklar ve iç varlıklardan ibaret olup pasifin fonlamasında kullanılır. Merkez bankası parası, parasal taban ve kamu mevduatından oluşur. Bankaların merkez bankasında bulundurmaları gereken mevduat karşılıklarını merkez bankası belirler ve karşılık oranlarındaki değişim parasal tabanı belirler.
Merkez bankası piyasaya doğrudan emisyonda bulunarak ve rezerv oranlarını, gerek merkez bankası nezrinde gerekse bankalarının kendi bünyelerindeki, değiştirerek para arzını tayin eder. Rezerv olarak belirttiğimiz karşılıkların bir kısmı ihtiyat olarak ayrılıyorsa bunların bir kısmı nakit olarak tutulur bir kısmı da hazine bonosu, devlet tahvili olarak adlandırılan menkul olarak ayrılır. Merkez bankası ticari bankalara verdiği kredilerle de parasal tabanı etkilemektedir. Bankalar nakit ihtiyaçlarını gidermek için merkez bankasından kredi alırlar. Bu kredi alma işleminde ellerindeki senet ve tahvilleri merkez bankasına reeskont ettirir veya bir teminat karşılığı doğrudan borçlanırlar. Merkez bankasının uyguladığı reeskont faizi de parasal tabanı belirler diğer bir değişle reeskont faiz oranı yüksek ise parasal taban üzerindeki etki genişletici olmaz, maliyet yüksek olduğundan, düşükse parasal taban genişler.
Merkez bankası açık piyasa işlemler yaparak parasal tabanı etkiler. Diğer bir deyişle, merkez bankası piyasaya hazine bonosu devlet tahlili satarsa parasal taban daralır veya satın alırsa parasal taban genişler. Kısacası merkez bankası para arzını sadece emisyon işlemine başvurarak değil aynı zamanda açık piyasa işlemleriyle, reeskont ve faiz oranlarını kullanarak, belirlemektedir.
Amerikan Merkez bankası(FED) küresel piyasaların ve Amerika’nın merkez bankası olup aslında bir sistemdir (FRS). Federal Rezerv Sistem güç, tek bir elde toplanmayacak şekilde yapılanmıştır. Buna karşılık Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ise gücün tek elde toplandığı merkezlidir. Diğer bir deyişle FED ile TCMB’nin yapılanmasında bu farklılık piyasada farklı yer bulmaktadır. Kısacası merkez bankaların yapılanması, amaç ve araç bağımsızlığı tartışmaların odak noktasını oluşturmakta olup sistemin işleyişini değiştirmektedir.
Krizler, ister iktisadi ister finansal isterse sosyal olsun, ulusal ve küresel ekonomiler üzerindeki etkilerini minimize edecek temel kurum merkez bankaları olup bağımsızlıkları bir zorunluluk olmalıdır. Aksi takdirde para ve finans piyasasının ve fiyat istikrarının gerçekleşmesi olası değildir.