Ulusal para biriminin yabancı para birimi karşısındaki nispi fiyatına döviz kuru, döviz kurundaki dengesizliğin mal ve hizmet fiyatlarında yarattığı hareketliliğe kur şoku denir. Diğer bir deyişle kurda ortaya çıkan ani ve sürekli değişimin fiyatlar genel seviyesinde yol açtığı yukarı yönlü hareket kur geçişkenliğinin bir sonucudur.
Diğer taraftan iktisadi aktörler piyasada oluşan bu fiyat seviyesini denge fiyat olarak kabul ediyorsa dengesizliğin denge hali gerçekleşmiş demektir. Daha açıkça ifade edilirse, serbest piyasa ekonomisi koşullarında malın fiyatını piyasa içi dinamikler değil de döviz kuru gibi başka dinamikler belirlerse fiyatlama yapısı bozulur. Bozulan fiyatlama yapısı fiyatlar genel seviyesinde artışa yol açar ve bu artış giderek hızlanır ve de üstesinden gelinmezse, bozulma daha da hızlanabilir.
Ulusal paranın yabancı para karşısındaki değer kaybının fiyatlarda yarattığı artış ve bunun sürekliliği piyasada fiyatlama yapısının bozulmasına neden olmaktadır. Malın bozulan fiyatlama yapısının düzelmesi ancak ve ancak kurda istikrarın sağlanmasıyla olasıdır. Zira bozulan fiyatlama yapısıyla oluşan fiyatlar genel seviyesindeki istikrarsızlık, piyasa içi dinamikler tarafından düzeltilemeyeceğinden piyasa bunu doğru fiyat kabul eder. Diğer bir anlamıyla piyasanın, dengesizliği denge kabul etmesiyle, yanlış fiyatlama doğru fiyat olur. Asıl sorun da bundan sonra başlar.
Para ve finans piyasası aktörleri dengesizliği denge kabul ederek geleceği buna göre yapılandırdığında dengeye gelme imkânsızlaşmaktadır. Bazen dengeye gelmek yıllarca sürmektedir. Dengeye kısa sürede gelinebilmesi ancak ve ancak yapılan hataların tekrar edilmemesi ile olasıdır. Zira yanlış fiyatlama kronik bir hal alırsa doğru fiyatı bulmak bazen zor bazen de imkânsız olmaktadır. Bunun yanı sıra bir yandan kur geçişkenliği diğer yandan ulusal paranın yerine yabancı paranın tasarruf, ödeme ve değer ölçüsü olarak kullanılması yani ulusal para yerine Amerikan dolarının değer aracı olması ve bunun bir davranış biçimi olarak piyasaya yerleşmesiyle ekonomide her türlü mal ve hizmetin fiyatlama yapısı bozulur.
Diğer taraftan, serbest piyasa ekonomisinin geçerli olduğu ekonomilerde kur şokunun fiyatlar üzerinde yansıması anlık olmayıp gecikmeli olur. Genel ekonomi bağlamında piyasa ilk aşamada kurdaki değişimin ne olduğunu anlamaya çalışır ve o esnada onu yok sayar. Ancak kurdaki değişimin süreklilik arz ettiğini algıladığı ve oynaklığın sürekliliği konusunda şüpheleri ortadan kalkınca temkinli bir biçimde kurdaki değer kaybın fiyatlar üzerindeki etkisi önce tüketici fiyatlarında görülür. Ne zamanki mal stokları tükenmeye yerine yenisini koymaya başlanacağı zaman üretici fiyatlarında fiyat artışı görülür ancak bunun tüketici fiyatlarına sirayet edebilmesi piyasa talebiyle doğrudan ilintilidir. Talep yetersiz ise bir süre daha eski fiyatlar geçerli olur ama sonsuza kadar bu durum sürmeyeceğinden, sonunda fiyat artışı piyasa fiyatlarına yansır.
Fiyatlama yapısında bozulma bağlamında, hızlı fiyat artışı özellikle tarımsal ürünlerde daha şiddetli olarak hissedilir. Kur şokunun tarımda, özellikle de bitkisel üretimin taze sebze ve meyve fiyatları üzerindeki etkisi anlık olur. Hem üreticiler hem de tüketiciler ne olduğunu anlayamadan perakende satış fiyatları hızla tırmanışa geçer. Eğer ekonominin tarım sektöründe sorunları varsa, arz yetersizliği gibi fiyat artışı daha hızlı ve şiddetli olur.
Gelişmiş ülkelere göre gelişmekte olan ülkelerde gıda harcamaların toplam harcamalar içindeki payı yüksektir. Diğer bir deyişle gıdanın tüketim endeksinde payının yüksek olması ve gelişmekte olan ülkelerde orta gelir düzeyinde kişilerin harcamalarının büyük bir kısmını gıdaya ayırması fiyatlama yapısını bozabilmektedir. Türkiye ekonomisine baktığımızda hem Türk insanının gelir düzeyinin -asgari ücret ve fert başına düşen gelir (FBDY) bağlamında- düşük olması hem de toplam tüketim harcamaları içinde gıdanın payının yüksek oluşu nedeniyle fiyatlara artış yönünde etki yapmaktadır.
Bütün bunların yanı sıra, tarımda hem iklim değişikliği hem COVİD-19 salgını hem yeterli sermaye birikiminin olmaması hem ithal girdi kullanımının büyüklüğü hem tarımsal üretimde babadan kalma metot ve yöntemlerin kullanılması hem de tarımsal ürün arzında yaşanan üretim dalgalanmaları tarımsal fiyatlardaki bozulmayı şiddetlendirmektedir.
Tarımsal üretimdeki dalgalanmalar gıda maddelerinde fiyat artışı olarak ekonomi içindeki yansıması fiyatlar genel seviyesindeki artış olduğundan yurt içi gıda fiyatları yurt dışı fiyatlardan farklılaşmaktadır. Gıda fiyatlarındaki artışın fiyatlar genel seviyesi üzerinde etkiyi elimine etmek amacıyla uygulanan gıda mallarında vergisiz ithalat politikası kısa dönemde fiyat artışını önlerken uzun dönemde buğday, fındık, pamuk ve kırmızı ette olduğu gibi üretim daralması ile birlikte tarımda dışa bağımlılık ve fiyat artışı gerçekleşmektedir.
Tarımsal üretimdeki dalgalanmaların yol açtığı gıda maddelerinde fiyat artışı yanı sıra kur geçişkenliğinin yol açtığı bozulan fiyatlama yurt içi gıda fiyatları yurt dışı gıda fiyatlarından ayrışmaktadır. Diğer bir deyişle ulusal gıda fiyatları küresel piyasalardaki fiyat artışının kat be kat üstünde gerçekleşmektedir.
İki yıldır üstesinden gelinmeye çalışılan, COVİD-19 salgını nedeniyle Amerikan Merkez Bankası (FED), Avrupa Merkez Bankası (ECB) gibi gelişmiş ülke merkez bankaları izledikleri genişletici para politikaları sonucunda küresel piyasalarda gıda fiyatlarındaki artış, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde gıda fiyatlarındaki artışı daha da hızlandırmıştır. Bunun yanı sıra iklim değişikliği, kuraklık ve sel baskınları bağlamında gıda arzında ortaya çıkan yetersizlik başta gıda olmak üzere tarımsal ürün fiyatlarındaki artışı kat be kat artırmıştır.
Bütün bunların yanı sıra tarımda sanayinin aksine “azalan verim yasası” geçerlidir. Üretim sürecinin ilerleyen aşamalarında üretimde kullanılan faktörlerden bir tanesi değişken diğerleri sabit tutulursa üretimde azalış ortaya çıkar ve bu durum “azalan verim yasası “ olarak adlandırılır ve tarım sektöründe geçerliliği kanıtlanmıştır. Çünkü sabit faktör başına düşen değişken faktör miktarındaki artış verimlilik azalışına neden olur. Bu durum tarım sektöründe fazla sermaye kullanımını önlemektedir. Diğer bir deyişle, sektörde sermaye-yoğun teknolojilerin kullanımı sınırlı olmaktadır. Olsa bile bunun ismi ya genetiği değiştirilmiş üretim ya da başka bir şey olduğundan insan sağlığı için talep edilip edilmeyeceği, tartışmaların odak noktası oluşturmaktadır.
Gıda arzının doğrudan hava koşullarına bağlı olması ve ürün arzının bir önceki yılın fiyatına göre oluşması yani cari dönemin ürün arzı bir önceki yılının fiyatının fonksiyonu olması nedeniyle, tarımsal ürün arzında istikrarsızlık kaçınılmaz olmaktadır. Diğer bir deyişle, bir önceki dönem ürün birim fiyatı yüksek olan veya üreticisine para kazandıran tarımsal ürün, bir sonraki dönem çiftçi için cazip ürün olmaktadır. Ve ekilebilir topraklarda söz konusu ürünün ekilmesi ile beraber artan arz miktarı, verimlilik artışıyla değil, ekilebilir alan hacmindeki artışa paralel ortaya çıkan üretim artışının plan ve programsız sadece el yordamıyla gerçekleşmesi ve malı üreten çiftçinin kurumsal kimliğinin olmaması ürün birim fiyatının düşmesine yol açmaktadır. Ürün birim girdi maliyetlerindeki artışa rağmen birim fiyatın düşmesi çiftçinin zarar uğramasına yol açmaktadır.
Türk tarım sektöründe ürün arzında istikrar sağlanmadıkça fiyatlarda aşağı ve yukarı yönlü hareketler sıklıkla yaşanmaktadır. Ve Türk tarımında doğru fiyatlama yapısını kalıcı kılacak, para kambiyo ve kur politikaları izlenmedikçe ve tarımsal üreticilere kurumsal kimlik kazandırılmadıkça gıda fiyatlarında bozulan fiyatlama yapısını düzeltmek giderek zorlaşmaktadır. Zira gıda fiyatlarındaki bozulma önümüzdeki yıllarda dışsal faktörlerin etkisi daha da şiddetli olacağı düşünülürse tüketicilerin ucuz gıdaya erişimi kanımca kolay olmayacaktır. Bütün bunların sonucunda Türk tarımında doğru fiyatı bulmak özellikle yapısal sorunları olan Türk tarımında giderek zorlaşmaktadır.
Tarımda dengenin dengesizlik koşullarında gerçekleşmesi, istikrarsızlığın sıradanlaşması, tarım ürünlerinin hemen hemen hepsinde yaşanan fiyat artışı sonucunda ya üretim azlığı ya da ithalat bağımlılığı yaşanmaktadır. Yani, Türk tarımında tarımsal üretim ve fiyatta istikrar elde edilememektedir. Ve istikrarın elde edilebilmesi için yapılması gerekenlerin yapılmamasının nedeni izlenen veya izlenmekte olan eksik tarım politikalarıdır. Diğer taraftan tarımda yaşanmakta olan ürün arzındaki istikrarsızlık hem tarım sektörünün hem de Türk tarımının yapısal özelliklerinden kaynaklanmaktadır.