Türk tarımında uygulamasına geçilen “Tarım Kredi Kooperatifleri ve Market Kooperatifleri” gıda fiyatlarını düşürmede başarılı olacak mı? Serbest piyasa ekonomisinin geçerli olduğu bir piyasa rejiminde gıda fiyatlarında oluşan tekelci yapıyı kırmak ve rekabeti sağlamak için yerinde bir uygulamadır. Diğer taraftan hane halklarının artan fiyatlar karşısında uygun fiyatlarda gıda maddelerine erişimi sağlayacak kooperatif market uygulaması ve bunun yaygınlaştırılması piyasa yapıcı olarak değerlendirildiğinde tarımda kurumsallaşmanın sağlanması bağlamında gerek üreticinin gerekse tüketicin daha da önemlisi tarımın gelişimi için önemlidir. Ve keza tarım marketleri tüketicilerin (hane halkları) uygun fiyattan gıdaya erişimi sağladığı için, sosyal politika olarak, toplumsal refah açısından olumludur.
Ekonomilerde “tarım kooperatif marketleri” sosyal politika olarak değerlendirildiğinde, sürdürülebilirliği maliyet açısından bir yük olmasına rağmen tüketicileri, özellikle enflasyonist ortamda, yüksek fiyat artışlarından koruyacağında iyi bir çözümdür. Ancak çok yakından izlenmeli olması olası riskleri giderilmelidir. Zira kooperatif marketleri, uzun vadede hem bütçe üzerinde baskı oluşturur hem de tarımda çözülmeyi hızlandırarak tarımsal ürün arzında azalmaya yol açarak fiyat artışlarına ivme verir. Başlangıçta düşen fiyatları uzun vade de artırır. Daha da önemlisi Tarım kredi kooperatifleri ile birlikte yapılanmalıdır. Aksi takdirde tarımda çözülmeyi hızlandırır.
Tarım Kredi Kooperatiflerinin gıda fiyatlarında düşüşü kalıcı kılabilmesi, ürün gamının çeşitlendirilmesinden ziyada piyasa ekonomisi koşullarında oluşan bu tekelci yapıyı, özellikle aracı sınıf, haller ve hal komisyonculuğu, taşıma ve ulaştırma ve depolama bağlamında, kıracak bir yapılanmanın olması gerekmektedir. Diğer bir deyişle Tarım Kredi Kooperatifleri ve kooperatif marketleri ile birlikte piyasanın denetleme, kontrol ve yasal düzenlemelerin yanı sıra amaç dışı kullanımını önleyecek düzenlemelerin acilen yapılması gerekir. Zira, gerek maliyet gerekse piyasadaki rolü itibarıyla sürdürülebilir bir durum değildir. Yetersiz ve eksik düzenlemelerin beraberinde getirdiği riskler vardır. Diğer bir deyişle üreticinin tarımdan kaçışını hızlandırır, gıda arzını garanti edilmesini sekteye uğratır daha da önemlisi serbest piyasada müdahaleci bir uygulama olarak değerlendirileceğinden Türk piyasaların serbestliği, küresel piyasalarda sorgulanır. Diğer taraftan piyasanın kurum ve kuruluşları ve de yasaları oluşturulmazsa gıda fiyatlarındaki bu artış trendinin makroekonomik göstergeler üzerinde, özellikle enflasyon, büyük bir baskı oluşturur ve tüm ekonomiye sirayet eder. Geçici olarak elde edilen bu düşüşü kalıcı ve sürdürebilir kılmak politika yapıcılarına kalmaktadır.
Türk tarımının unutulmaması gereken sahip olduğu ve zamanla yitirecek gibi gözüken avantajı, Türkiye’nin tarımsal üretimde kendi kendine yeterli dünyanın yedi ülkesinden biri olduğudur. Buna karşılık kendi kendine yeterli bir tarım ülkesi nasıl oluyor da tarımsal ürünlerinde ithalatçı ve gıda fiyatları dünya fiyatlarında ayrışarak artış trendinde olmaktadır?
Girdi fiyatlarının yüksekliği Türkiye’nin bir yapısal sorunudur. Bunun teknoloji kullanımı ile bir ilgisi yoktur. Burada önemli olan girdi fiyatlarında ortaya çıkan maliyet artışının satış fiyatlarıyla uyumlu gitmemesi. Tohumdan gübreye girdilerin tümü, monopol piyasasından temin edilirken üretici ürünü serbest piyasa koşulunda satışa sunmaktadır. Kısacası üretici haksız rekabetle karşı karşıya kalmaktadır. Bir de buna arz yetersizliğinin yol açtığı fiyat artışını gidermek için ithalata başvurulması, üreticiye vurulmuş çifte darbe olmaktadır.
Türk tarımında yeterince üretim olmasına rağmen üretilen ürünün depolama saklama ulaştırma gibi hizmetlerin yetersiz olması bunlara gereken önemin verilmemesi hatta önemsiz arz edilmesiyle ürünün piyasada yokluğunun yaşanması kaçınılmaz olmaktadır. Diğer taraftan küresel iklim değişikliği konvansiyonel tarım yapan tarımsal üretim bölgelerini daha şiddetli etkiliyor ve en temel olan tarım sigortası uygulamasının olmaması çiftçinin kayıplarını kat be kat artırmaktadır.
Madalyonun bir yüzü yukarıda belirtilen sorunlar olup diğer yüzü ise, tarımın yeniden yapılanması ve bu yapılanmada teknolojinin kullanılmamasının yanı sıra tarımsal bölgelerin hem sosyolojik hem de ekonomik imkânlarının genişletilememesi ve nihayetinde tarım ekonominin öncü sektör olamamaktadır. Aslında tarımda yaratılan katma değer hem sektörel büyümede hem de makro anlamda ekonominin motoru olacak bir değişim içermesi ancak sosyo-ekonomik koşullar yanı sıra izlenen politikaların uzun vadeli olmasıyla olasıdır. Diğer bir deyişle, eğitimden kültüre, sağlık hizmetlerinin ve ulaşım imkânların köye, köylünün ayağına gitmelidir. Ve bu iyileştirilmiş koşullarla köyler yapılanırsa, köylünün gerek kendisi gerek ailesinin büyük kentlere gitmesine gerek kalmaz. Tam tersi köyler, yaşam ve üretim alanları olarak, tarımda üretim ve verimlilik artışı gerçekleşir.
Küresel iklim değişikliği, yanlış sulama ve gübreleme yöntemleri verimli arazilerin çoraklaşmasını üretim alanların daralmasına yol açmaktadır. Diğer taraftan artan bir dünya nüfusu gerçeğine karşılık sınırlı hatta azalmakta olan ekilebilir tarım alanları ve sınırlı su kaynakları gerçeği, bu dengesizlikten nasıl bir denge hali yaratılabilir sorusu insanlığı korkutmaktadır.
Çok yakın bir gelecekte Türkiye başta olmak üzere tarımda yapılması gerekenler yapılmazsa fakir ve yoksul ülkelerde açlık çanları çalar mı? Hiç kuşkunuz olmasın. Stratejik bir sektördür tarım. Ve tarımsal politikaların içeriği her ne olursa olsun sektörle uyumlu ve dengeli olmalı, olmak zorundadır. Türk tarımı için durumu tek cümleyle özetlersek, piyasayı düzenlemek için tarımda uygulan günlük çözümler uzun dönemde tarımın yok olmasına yola açacağı gibi savaş, kıtlık, salgın ve doğal afet gibi durumda ülke için hayati bir sorun oluşturur.
Türk tarımında fiyatlar serbest piyasa koşullarında oluşmakta ama girdiler oligopol ya da monopolcü yapıdan temin edilmektedir. Serbest piyasa ekonomisinin işleyişi ve kuralları ve de denetlemeler piyasa biçimine uygun yapılanmadığından, piyasa içinde tekelci yapıların oluşması ve fiyatları, üretim olsa dahi, yukarı itmektedir. Tarım kredi kooperatifleri bunu önler ancak kalıcı olarak çözüm getirebilmesi destek ve teşvik politikaları ile olur. Kısacası, tarım serbest piyasaya terk edilmeyecek kadar kırılgan, ithalatta terbiye edilmeyecek kadar hassas, raptı zapta alınmayacak kadar vahşi, daha da önemlisi tarımsal politikalar ve tarım sektörü amatörlere terk edilmeyecek kadar stratejik önemi olan bir sektördür.