Yazılarım · 5 Ocak 2010

Yazmak Üzerine..

Filiz TUNC                   27 Şubat 2008

Kendimizi ifade etmenin bir biçimidir, yazmak.  Toplum olarak yazmaktan ziyade bol bol konuşuruz. Bugün Beşiktaş’tan Üsküdar’a gittim ve yaklaşık 30 dakika sürdü. Gördüğüm herkes konuşuyor. Yanında birisi olmayan bile. Kiminle mi? Telefonla. Susan yok. Okuyan yok. Sadece konuşuyorlar. Bolca konuşan ama iletişim kurmasını bilmeyen bir toplum olduğumuz düşünülürse paradoksal bir durum ortaya çıkıyor ve açıklaması oldukça zor.

Yazmak zor mu? Neden yazmıyoruz. Yazarken düşüncelerimizi neden kontrol ediyoruz. Ama konuşurken aklımıza geldiği gibi kontrolsüzce konuşuyoruz. Bu yüzden arkadaşlarımızın kalbini kırabiliyoruz. Bazen bilinçli olarak bazen bilinçsizce kırıcı konuşuyoruz. Yazarken bunlar yok. Amacınız birisini eleştirmek olsa bile insan yazarken kelimeleri daha özenli seçiyor ve kırıcı olmadan düşüncelerini karşı tarafa aktarıyor. Buna rağmen konuşmayı yazmaya tercih ediyoruz. .

Tanımadığımız hoşlanmadığımız kişilerle konuşuruz ama onlara yazmayız, Neden? Yazmak kendine has içsel dinamikleri olan bir eylem. Yazanın iç dünyasının bir yansıması.

Adam(kadın) karısına (kocasına) yazmıyor ama sevgilisine yazıyor. Neden mi? Kendisini beğendirmek istiyor, farklı olduğunu göstermek istiyor vs. Bunun en güzel yolu yazmak. Örneğin şiir yazıyor, anlık anılarını yazıyor. Hissettiklerini yazıyor. Böylece hem kendisindeki farklılığı karşı tarafa anlatmış oluyor hem de karşı tarafa sen ne kadar özelsin, benim için, mesajını veriyor. Kanımca sevgiliyi sevdiğini ifade etmenin en kolay  ve en etkileyici yolu, yazmaktır.

Hoşlanmadığımız kişilerle birlikte yaşıyoruz, konuşuyoruz  ama onlara yazmıyoruz. Aslında hoşlanmadığımız kişilere hoşlanmadığımızı doğrudan söylesek ya da yazsak ne olur? Her ikisinin yanısıması farklı olacağı kesin. Burda önemli olan bizlerin neyi istediğidir.Gerçeklerle yüz yüze gelip onunla yaşamak mı? Yoksa gerçekleri yok varsayıp sanal bir dünyada yaşamak mı? Nedir yazmayı bu kadar etkili kılan. Yazılanlar kalıcıdır, konuşulanlarsa akan su gibidir. O zaman neden yazan bir toplum değiliz.

Erkekler askere gidince bolca yazarlar. Kime mi? Annelerine, babalarına sevgililerine, arkadaşlarına kimseleri yoksa uzaktan tanıdıkları birine. Askerdeyken yazmanın amacı yalnızlıkları gidermek için, galiba.

Yazmak için karşıda ya da yanınızda birinin ya da birilerinin olması gerekmez. Kendimiz için de yazarız. Düşüncelerimizin, yaşamı algılayış biçimimizin, var olduğumuzun bir ifadesidir, yazmak.  

Sonuçta yazmak kişiye özel bir eylem. Duygularımızı hissettiklerimizi  iyi ya da kötü birisine ya da kendi kendimize yazmak için içimizde fırtınaların kopması gerekir. Fırtına nasıl kopar bilmiyorum Bildiğim tek şey âşık olan, yalnız olan, düşünceleri olan, sistemi eleştiren, okuyan  vs yazıyor, Kısacası yazacak bir şeyleri olan yazıyor. Aslında yazacak bir şeyin olmaması da yazmak için bir neden bence.