Havva Tunç
“Arapsaçı” olarak Türkçeye çevrilen “The Big Whıte” gerek oyuncu kadrosu gerek oyuncuların filmdeki rolleri gerekse Alaska’nın sonsuz beyazlığı Mark Mylad’ın usta yönetmenliği ile birleşince keyifle izlenecek bir film ortaya çıkmış. Kara komedi türünde olan The Big White’da her şey karmakarışık, özellikle duygular.
Alaska’da bir seyahat agantası işleten Paul mali sıkıntı içine düşer. Mali sıkıntıdan kurtulmak için uzun süredir ortalıkta gözükmeyen erkek kardeşi Raymond adına bir milyon dolarlık bir hayat sigortası yaptırır ve sigortadan alacağı parayla mali sıkıntısından kurtulacak şekilde bir plan yapar. Planını başlatmak üzere sigorta şirketine gider ve kardeşinin uzun süredir(beş yıl gibi) ortalıkta olmadığını ve bundan dolayı da sigortayı işler hale getirmek istediğini belirtir. Olaylar böylece başlar.
Herhalde Robin Williams’dan bir başkası Paul Barner’ı bu kadar iyi oynayamazdı. Paul’un karısı olan Margaret’in (Holly Hunter) Tourette Sendromlu bir hastayı oynamadaki başarısı inanılmaz derecede gerçekçidir.
Paul’ün kardeşi olan Raymond ((Woody Harrelson) ortaya çıkınca izleyiciler pek keyiflendi. Çünkü Raymond ortalıkta dolaşmaya başlayınca, Paul ne yapacaktı? Kardeşini nasıl kandıracaktı? Kandırsa bile eninde sonun da gerçek ortaya çıkınca ne olacaktı? Bu soruların cevapları filmi daha eğlenceli yapmaktaydı. Daha da güzel olan, bunları hisseden düşünen seyirci kendisinin sinema salonunda olduğunu unutuyor, filmin içinde hissediyor( Biraz fazla abartmış olabilirim ama her türlü abartıyı hak eden bir film).
İşin en güzel yanı, Paul’ün masum ve namuslu havalarda sigorta şirketini kandırıp bir milyon doları alması, buna karşılık sigorta müfettişinin(Giovanni Ribisi) başına gelenler inanılmaz eğlencelidir.
Başlangıçta ne olduğunu anlayamadığınız ama ilerleyen dakikalarda inanılmaz keyif alacağınız eğlenceli bir film.