Havva Tunç
“The Lake House” filmi, bildik bir aşk öyküsünün ilginç bir aşk öyküsüne dönüşümüne güzel bir örnektir. Farklı yıllarda Göl Evi’nde oturan Kate ile Alex aşkının doğuşuna tanıklık eden seyirci, bir posta kutusunun nelere kadir olduğunu görür. Şöyle ki, Sandra Bullock (Kate),uzunca bir süredir köpeği ile birlikte yaşadığı göl evinden başka bir eve taşınırken evin posta kutusuna, kendisine gelen mektuplar için, yeni adresini ve yeni ev sahibine iyi dileklerini belirten bir not bırakır. Bırakılan notun üstündeki tarihin 2004 değil de 2006 yılı olması yeni ev sahibi Keanu Reaves’in (Alex) dikkatini çeker ve bunun bir şaka olduğunu düşünür.
Bugün ile geçmiş bir yerde kesişir. Bu kesişen zaman dilimine posta kutusu tanıklık eder ve iletişimi sağlar. Karşılıklı yazışma ve yazışmalar neticesinde hayatlarında yaptıkları değişimler âşıkların 2008 yılının sevgililer gününde birbirlerine kavuşmalarını sağlar.
Bu filmin şimdiye kadar yapılan bu tür filmlerden farkı, önceki filmlerde geçmişe müdahale edildiğinde geleceğin çoğunlukla olumsuz yönde değişmesi nedeniyle geçmişe müdahaleden kaçınılırken, burada geçmişin değiştirilmesidir. Ancak yapılan müdahale iki sevgilinin bir araya gelmesini sağlamış, diğer olaylar üzerine bir etkisi olmamıştır.
Aslında seyirci kendisini Sandra Bullock ,Keanu Reaves aşkına öyle kaptırıyor ki bu ve benzeri tutarsızlıkların farkına bile varmıyor. Eğer seyirci bir süre sonra “Ben ne seyrettim?” diye düşünenlerden ise ancak o zaman bu tutarsızlıkları fark ediyor.
“The Lake House” bir aşk öyküsünün ve öykünün geçtiği anların çok iyi kurgulanması ile seyirciden tam not alarak sınıfını geçiyor.