The Artist, sesiz sinemadan sesli sinemaya geçişi aşk öyküsü eşliğinde aktaran bir film. 1920’liler dünyasını gerek kullanılan eşyaları gerek sanatçıların kostümleri gerek dönemim ruhu gerekse de siyah-beyaz tonda yapılanlar filmi başarılı kılıyor. Ve keza konunun anlatımı ve oyuncuların özellikle Jean Dujardin performansı oldukça başarılı.
The Artist anlamlı ve farklı kılan, 1927 döneminin koşullarının ve 1929 bunalımının sinema sektöründeki sarsıcı etkisi ve de sesiz sinemanın yerini sesli sinemaya bırakışı oldukça başarılı aktarılmıştır. Kısacası sinema sektörünün hayatta kalabilmesi için bulunan çözüm sinemanın dinamik karakterinin bir özelliğidir.
Artist Filminin George Valantin karakterini oynayan Jean Dujardin ile Reppy Miller karakterini oynayan Berenice Bejo seyirciye geçmişte güzel bir gezinti yaptırmaktadır. Sesiz sinemadan sesli sinemaya geçişin piyasa ekonomisinin bir zorlaması olduğunun en güzel ifadesi yönetmen rolündeki Al Zimmer (John Goodman) karakterinde bulmak mümkündür.
Artist filmi Golden Globe aldığı 3 ödül yanı sıra 10 dalda Oscar ödülü için başvurması ister istemez insanın kafasını karıştırıyor. Kafa karışıklığı yetmiyormuş gibi kişi, bu ödül törenlerinde, ödüllerin nasıl verildiğini sorguluyor, zihninde. Ve daha da kötüsü, sinema sektörü sesiz sinemaya dönüş yapmalı mı? Siyah beyaz filmler yeniden çekilmeli mi? şeklindeki sorular konunun abartıldığını düşündürüyor bizlere.
Acaba sinema sektörü yapmış olduğu büyük bütçeli filmler sonucunda hedeflediği geliri elde edemiyor mu?Büyük gelirler elde edebilmek için talep mi yaratılmaya çalışılıyor?
Bilindiği üzere “bir ürünü piyasa sunmadan önce talep yaratılır ve daha sonra ürün piyasaya çıkar.” Amaç hedeflene karı elde etmek ve bunun sürdürülebilirliğini sağlamaktır.
Bilgisayar(PC) oyun sektöründe masa başında yaratılan oyunların cirosu büyük bütçeli büyük gişe yapan filmlerin elde ettiği cirosunu, oyunlar piyasa çıktıkları andan bir kaç gün içersinde elde etmesi sinemacıların movie piyasasında payımızı kaybediyormuyuz korkusuna kapılmaktadırlar. Örnek vermek gerekirse "Call of Duty" adlı PC oyunu piyasa sunulduğu ilk üç günlük hasılatı Avatar Filminin toplam gişe hasılatını yakalamıştır.
Sektörde kar kaybına uğrayan film yapımcılarının Artist Filmi aracılığı ile sesiz sinemaya büyük umut beslemeleri ve bunu desteklemek amacıyla da Golden Globe ve Oscar ile ödülde zirveyi yakalamaya çalışmaları sinema sektörü üzerindeki kara bulutları dağıtamamaktadır. Aslında bütün bu yapılmak istenenler Schumpeter’in Creative Restruction (yaratıcı yıkım) tersine çevirmek için yapılan boşa uğraşılardan sadece bir tanesidir.
The Artist filmine büyük anlamlar yüklemek yerine sesiz sinemanın güzel bir örneği olarak bakmak gerekir. Aslında günümüzün imkanları ile sesiz film çekmek günümüzde sahip olunan imkanlara ihanet etmek gibi geliyor bana.
Kanımca,sesiz sinema örnekleri o kadar çok ki onların yenisini çekmek yerine eskileri vizyona koymak yapılması gereken en doğru hareket olacaktır. Ancak günümüz sinemacılarının kazanma hırsı onları sesiz film çekme yanlışlığına sevk etmektedir.Ve hatta yanlışlık bununla kalmıyor, bu hataya başka hatalar eşlik ediyor. "The Artist" sesiz filmine ödül kazandırmak için yapılan müdahaleler, filmin itibarını sarsıyor.
Bütün bu olanları piyasa ekonomisi mantığı içersinde değerlendirince gayet doğalmış gibi geliyor. Ama olmamalı. Kazanma hırsı karın maksimize etme eylemi bildiğimiz her şeyi yozlaştırıyor. İnsanlığın gelecekle olan umutlarını beklentilerini yok etmemek için bu yozlaşmaya izin vermemek gerekir.
Director: Writer: Michel Hazanavicius (scenario and dialogue) Stars: |
|