Savaş Atı olarak Türkçeye çevrilmiş bir Steven Spielberg filmi . Micheal Morpurgo aynı isimli çocuk romanından beyaz perdeye aktarılmış. Film, kahraman at Joey’nin doğumu ile başlar. Anne at ve yavrusu Joey arasındaki sıcak ilişki seyirci ile film arasında bağın kurulduğu ilk andır. Joey uzaktan izleyen ikinci kahramanımız Albert ve onun Joey’e olan ilgisi Joey’nin çiftliğe gelmesiyle başlar. Albert’ın ata olan sevgisi, seyirci ile film arasındaki bağı sağlamlaştırır. Seyircinin filme olan ilgisi filmin gişe başarısının bir ölçüsü olarak alınabileceği gibi seyircinin keyifli vakit geçireceği anlamına gelmektedir.
Albert’ın Joey'e elma verme sahnesi ünlü bir ressamın fırçasından çıkmış bir tablo veya ünlü bir fotoğrafçının yakaladığı bir kare olarak sinema tarihine geçecek olup seyircinin kendinden geçtiği andır. Albert’ın babasının Joey satın almasıyla Alber ile Joey arasındaki ilişki farklı bir boyut kazanır ve bu ilişki Birinci Dünya Savaşının çıkmasıyla Joey’nin İngiliz subayına satılıncaya kadar sürer.Ve seyirci savaşın acımasız, anlamsız gerçeğiyle karşı karşıya kalır. Filim masalsı bir atmosfer içinde başlar ve sürüp gider. Öyle bir an gelir, Joey’in savaşın korkunçluğu içersinde dengesini ve aklını yitirir ve amaçsızca bir koşu tutturur ve düşünceye kadar koşar. Bütün vücudu dikenli teller sarılmış bir durumda yığılır kalır. Birbirlerine düşman olan tarafların askerleri Joey’ye yardım için savaşı unuturlar ve onu dikenli tellerin esaretinde kurtarırlar.
Ama bundan sonra ne olacaktır? Joey’i kim alacaktır? Karar veremezler o kadar centilmendirler ki savaşta olduklarını ve birbirlerini öldürmekte olduklarını unuturlar. Birbirlerinin düşmanı durumunda olan askerler sanki bir eğlencede bir yarıştaymış gibi yazı tura atarak Joey’i kimin alacağına karar verirler. Karar verme sahnesi savaşın saçmalığının, anlamsızlığının sözsüz ifadesi olup bir kez daha altı çizilir ve gözler önüne serilir, bu saçmalık ve acımasızlık. Albert bu arada savaşa katılmıştır. Savaşta yanında patlayan bir gaz bombası nedeniyle gözleri bir süreliğine görme fonksiyonunu yitirir. O arada Joey dikenli tellerinden kurtulmuş, yaralar içindedir ve yaşamak acı çekmek anlamına geldiğinden, öldürülmesine karar verilir ve tam öldürülecek iken Albert ile Joey buluşur ve savaşta bu arada son bulmuştur. Hüzünlü bir,iki olaydan sonra Albert ve Joey Dartmoor’a dönerler. Steven Spielberg’in kamerasından masalsı şölene dönüşen "War Horse", genç oyuncu Jeremy Irvine’nin(Albert) başarılı oyunu ile Annesini oynayan Emily Watson ve babası rölündeki Peter Mullan oyun gücü filmi zirveye taşımaktadır. Sevginin değişik bir boyutunu, savaşın anlamsız acı yüzünü, kişilerin hayata sıkı sıkı sarılışlarının arkasındaki anlamı, farklı bir atmosfer içinde sunan Spielberg “War Horse” filmiyle başarısına başarı katmaktadır. Bütün Oscar ödülleri toplayacak gibi duran “War Horse”, düşmanlığın, sevgisizliğin, acımasızlığın içinde kıvranan insanlara, tek başına ayakta kalmanın, güçlü olmanın sırrını veriyor sanki. Bireyselleşen yaşamlar, anlamsızlaşan ve acımasızlaşan hayatlar günümüz insanının en büyük sıkıntılarından sadece bir kaçı. Spielberg “Savaş Atı” filmiyle gönüllerdeki gizli ama beklenen sevgiyi ortaya çıkarma çabası ve başarısı, masalsı anlatımı ile izleyicilere güç, destek ve mutluluk vermektedir.