Yazılarım · 26 Mayıs 2012

“Arap Baharı ve Gerisindeki Koşullar”

 

Havva TUNÇ        26.05.2012

Arap Baharının yaşandığı Orta Doğu, Kuzey Afrika,Hazar Bölgesinde yaklaşık 20 ülke bulunmaktadır. Ülke haklarının özgürlük arayışları demokratik talepleri Tunuslu Mohamedin Bouazizi’nin kendisini yakmasıyla başlamış, Mısırlı halkların Tahrir meydanındaki eylemleri Arap Baharına ivme vermiştir. Bölgede halk hareketleri-isyanları Prag baharına benzediğinden bölgedeki özgürlük hareketlerine Arap Baharı denilmiştir. Ancak bu coğrafyadaki halkların özgürlük algılayışları Arap baharını Prag baharından ayırır.

Orta Doğu Hazar Bölgesi Kuzey Afrika’yı kapsayan coğrafyada, Tunus, Mısır, Libya,İran, Irak, Suriye,Yemen, Sudan, Suudi Arabistan, Bahreyn, Ürdün Lübnan, Moritanya, Umman, Batı Sahra, Cibuti, Fas, Cezayir ülkeler bulunmaktadır. Hemen hepsinde halk isyanları başlamış ve sürmektedir. Tunus, Yemen, Libya Mısır Fas değişim gerçekleşmiş ama yönetimler hala oturmuş değildir

Bu coğrafyadaki ülkelerde siyasi yapılanma Anayasal monarşi, parlamenter sistem şeklinde ama kralların geniş yetkisi var. Örneğin parlamentoyu feshetme kralın yetkileri arasında. Bazı ülkelerde sağlık hizmetleri, eğitim bedava ,evlenenlere ev almak isteyenlere kral yardım ediyor. Vergi yok. Bir çeşit sosyal devlet anlayışı egemen,hepsinde değil ama bir kısmında var. Suudi Arabistan bu konuda başarılı.

Arap Baharındaki halk hareketlerinin, protestoların nedenleri sıralarsak:

1. Siyasi yozlaşma

2.Usulsüzlük

3. İfade özgürlüğü,

4. Gıda Enflasyonu,

5. İşsizlik,

 6.Kötü koşullar.

Bu coğrafyadaki  ülkeler Müslüman olup(mezhep ayrılıkları mevcut) siyasi yapılanmaları çok farklıdır. Siyasi yapılanma Ya Anayasal Monarşi ve  Parlamenter Sistem; Ya da sadece parlamenter sistem var. Siyasi yönetimlerin iktidarda kalış süreleri 30 -40 yıl, daha da önemlisi yönetim kadroların adilane değil. Ve despot baskıcı yönetim iktidarların ortak özelliğidir.    

Siyasi yapılanma halkların isyanının temel kaynağı ve doğuş nedenidir. Bu Coğrafyada yer alan 20 yakın ülkenin siyasi yönetimin yapılanmasında Müslümanlık önemli bir olgudur. Bölgede Müslümanların yanı sıra Hıristiyanlar bulunmaktadır.Ve Sünni, Şii, Alevi gibi mezheplerin siyasi yapılanmada büyük etkisi var. Parlamentoda görev alan parlamenterlerin mezhepsel durumlarının ön planda olması önemli bir özellik olup sayısal anlamda eşitliğin sağlanamaması huzursuzluklara temel teşkil etmektedir.

Mısır’a baktığımızda,H. Mübarek’in 3o yılı aşan bir süre ülke yönetiminde kalmış kardeşleri ve çocuklarıyla ülkeyi yönetmiş ve bu durumun haksızlığa yol açtığı halklar arasında yaygınlık kazanmasına ekonomik sıkıntılarda eşlik edince halk isyanı ve hükümetin devrilmesi gerçekleşmiştir. Yeni kurulan hükümet halkların ihtiyaçlarına cevap vermediğinden huzursuzluklar devam etmektedir.

Libya’da Libya lideri M.Kaddafi gitmiş ve yeni bir hükümet kurulmuş ama aradan 6 ay geçmeden önemli petrol yatakların bulunduğu bölgeyi elinde tutan aşiretler hafta başında bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir ve bu durumun ayaklanmalara tekrar ivme vereceğinden korkulmaktadır. Libya’nın Sirte(Kaddafi'nin kenti) kenti yerle bir olmuş yöre halkı huzursuz. Baharla birlikte yeni bir düzenin kurulması sancılı olacaktır.

Suriye’de siyası yapılanma Kral Esat ve parlamento var. Ve parlamento, hükümet Suriye toplumunun yüzde 7-8’ni oluşturan Şiilerden oluşmaktadır. Buna karşılık toplumun yüzde 70’ni oluşturan Sünniler yönetimde söz sahibi değildir. Suriyeli halklar bu durumu  haksızlık ayrımcılık ve Şiilerin Sünniler üzerinde egemenlik kurmaları olarak değerlendirmektedirler. Keza Türkiye’nin Suriye politikasını Kral Esat ve hükümet bir Sünni yaklaşımı olarak değerlendirmektedir. Ve bu durum Türkiye ile ilişkilerin bozulmasında temel etkendir.

Başka bir örnek, Yemende 33 yıl devlet başkanlığı yapan Ali Abdullah hükümeti görevden ayrılmıştır.Yemen halkları hükümetin halka olan baskısı isyanların ülke çapında yaygınlık kazanmasına yol açmıştır.Ve hükümetin fesh edilmesi ile yeni bir hükümet kurulmuştur. Kurulan hükümette Şii Sünni oranında adil olmaya çalışılmış ve isyan öncesine göre halkalar daha huzurlu ve mutludur. Mezhepsel ayrım ortadan kalkınca ya da en aza inince ülkeye barış gelmiştir.

Halklar genellikle krallarını sevmelerinin nedeni sağlık hizmetleri eğitim hizmetleri bedava vs sosyal devlet anlayışı var.

Bu coğrafyadaki siyasi yapılanma batı toplumlarının algıladığı anlamdaki özgürlük bağımsızlık, laiklik söz konusu değil. Örneğin Arap Baharı oluşumu içinde yer alan kadınlar, kadın haklarından bahsetmiyorlar, batı anlamda yasal düzenlemeler yerine şeriat hukuku niteliğindeki düzenlemelerden bahsediyorlar. Örneğin Mısırın siyasi yapılanmasında hükümet ve parlamentoda yer alan Müslüman Kardeşler liderinin kız kardeşi," hırsızlık yapan Fransız yasalarına göre cezalandırıldığında 6-9 ay sonra hapisten çıkıyor ve gene hırsızlık yapıyor. Bu kişi bizim yasalara göre cezalandırıldığında eli kesilecek ve bir daha hırsızlık yapmayacak" demektedir. Benzer biçimde Türkiye başbakanı Sayın Tayip Erdoğan’ın Tahrir meydanında yaptığı laiklik konuşmasından gruplar rahatsız olmuşlar ve buna tepkilerini dile getirmişlerdir. Kısaca siyasi oluşumda siyasi yapılanmada dinsel ve mezhepsel öğeler temel teşkil etmektedir.

Genel olarak ifade edersek, Arap Baharındaki ayaklanmaların, halk isyanlarının içsel dinamikleri Müslüman toplumlara özgü  karakteristiktedir.

Bu ülkelerin tarihsel gelişimine baktığımızda bu toplumların yönetim ve yönetim biçiminin  tek adam, baskıcı yönetim ve şeriat hukukunun var olduğudur. Ve bu durum günümüzde de devam etmektedir. Halk hareketlerine Arap Baharı denilse de özünde  bu hareketin Bahar olup olmadığı sorgulanır.

Diğer bir deyişle Siyasal yapılanmada Müslümanlık temel rol oynamaktadır. Yönetimde rol alanlar arasındaki mezhepsel ayrımcılık huzursuzlukların temel kaynağıdır. Bu siyasi yapılanmaya  işsizlik, gıda maddelerinin fiyat artışı, yoksulluk vs eşlik edince halk isyanları kontrol edilemez olmuştur.

Bu coğrafyada sosyal yapı farklıdır. Kadın erkek ayrımı ve rollerin paylaşımı batı toplumlarına benzememektedir. Örneğin Yemen’de bir kadının kocasından boşanmak için açılmış bir boşanma davası yok. Ancak Arap Baharı ile bu biraz değişmiştir. Yemen’de çocuk anne dediğimiz bir kız çocuğu aşırı şiddet gördüğü kocasından  boşanmak için başvurmuş ve uzunca bir uğraştan sonra boşanabilmiştir.

Arap Baharının Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri:

I.OLUMSUZ ETKİLER:

Özellikle Suriye ile sınır ticareti yapan komşu illerimiz, Hatay, Gaziantep’in bölgeyle olan ticaretin durduğunu Türk  iş adamları ve esnafı dile getirmektedirler. Şöyle ki,

1. Gaziantep’teki makarna fabrikaları Arap Baharı öncesinde bu coğrafyadan gelen talepleri karşılamada yetersiz kalırken şimdi stoklar artmış üretimi durma noktasına gelmiştir.

 2.Bölge esnafı (manifaturacı gibi), Hatay, civar il ve köylerin kadınlarının yöresel giysilerine kullanılan kumaşların Suriye’den getirildiğini ve fiyatı uygun olduğu için bölge insanınca tercih edildiği belirtilmektedir. Fakat sınırın kapatılması ile söz konusu kumaşın başka yerden getirtildiğini ama bu kumaşların hem fiyat hem kalite hem de desen  itibarıyla yöre kadınları tarafından tercih edilmediği için işlerinin durma noktasına geldiği söylenmektedir.

3.Bu coğrafya yapılan ihracatın çimento sektöründen tekstile kadar hemen hemen her sektörde daraldığı, hatta durma noktasına geldiğidir.

 II.OLUMLU ETKİLERİ:

1.Şekerleme ve çikolata gibi bir kaç sektörde, bu dönemde bu coğrafyaya ihracat artmıştır.

2.Batı Aleminden, bu coğrafyaya yapılması planlanan turistlik seyahatlerin yönü Türkiye dönmüştür.

3.Arap yatırımcının Türkiye’de turistlik yatırım yapma eğilimi ve bu konuda Bursa-Bolu bölgesinde temeli atılan tesis(otel).   

Son Söz Olarak, Arap Baharının kendi coğrafyasında yarattığı siyasi sosyal ve ekonomik etkileri yanı sıra  bölge dışı ülke ekonomileri üzerinde yarattığı etkiler itibarıyla değerlendirildiğinde siyasi yapılanmanın bu coğrafyada yaşayan halkları mutlu edecek onların siyasi,sosyal ve ekonomik anlamda mutlu kılabilecek yapılanmalar oluşturulmadıkça, huzursuzluklar kısa dönemde sonlanacak gibi gözükmemektedir. Bölge ülkelerinde iç barış sağlanmadıkça Türkiye Ekonomisinin bölgeyle olan ticari ilişkileri gelişim gösteremeyecektir.