Yazılarım · 26 Mayıs 2012

“Avrupa Birliği, Türkiye ve Amerika Birleşik Devletlerinde Bilirkişilik Müessesesi ve İşleyişi”

 

Havva TUNC                     26.05.2012

BİLİRKİŞİLİK MÜESESSESİ, DANIŞMAN VE TANIK

Bu çalışmada, AB, ABD ve Türkiye’de Bilirkişi Müessesesi incelendi ve bu konuda yapılan tartışmalar ve düzenlemeler  incelenerek, kişisel görüş ve deneyimlerimin ışığında mevcut durum analiz edildi.

Bilirkişilik müessesesi söz konusu ülkelerde İdari ve usul hukuku düzenlemeleri içinde yer almaktadır. Hukuk, Ceza ve İdare mahkemeler işleyişlerinde bilirkişi görüşlerine yer vermektedir.  Türkiye ve AB’de bilirkişiler mahkemelerce atanmakla olup resmi nitelikte olup ABD’de resmi statü yanı sıra taraflar tarafından özel bilirkişi kullanımı yani resmi olmayan (Tanık-Danışman) bilirkişi yaygındır.

Bilirkişilik düzenlemesi ve müessesesi Avrupa Birliği ,Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye’de ülkelerin hukuk sistemleri ve işleyişine göre farklılık göstermekte olup her bir ülkede Usul ve İdare hukuk düzenlemesi içinde yer almaktadır.

Türk Adalet bakanlığı mevcut bilirkişi müessesesinin yargı hizmetlerinin etkinliği ve verimliliği yönünde bir engel olarak görmektedir. Aslında Bilirkişilik müessesesi adli sistemin tıkanmasını, yığılmayı önlemede ve yetersiz sayıdaki Hakim(e) sayısına rağmen dosya ve dava yığılmalarını önlemedeki payını göz ardı etmemek gerekir. Adalet bakanlığı her iki durumu da ifade ederek kendi kendini yalanlamaktadır. Bütün bunlara rağmen, kanımca, Bilirkişilik Müessesesi bozucu ve yıkıcı yapısı ve işleyişine rağmen   sistemin tıkanıklığını önlemekte ilkelce de olsa sistemi işler kılmaktadır.

Bilirkişi Müessesesi, Yargı Sisteminin temel bir elemanı olarak değerlendirilebileceği gibi yardımcı eleman olarak da değerlendirilebilinir. Ya da her iki durumda olasıdır.(çok seçmelik soruya verilen cevap gibi oldu ama doğrusuda budur). Burada önemli olan Bilirkişi Müessesesinin rolü ve yargı mekanizmasının kuralları ,işleyişi ve Bilirkişi müessesesinin bu durumda üstlendiği aktif iyileştirirci rolüdür.

Yargı kurumlarında mahkemece atanmış ya da taraflar tarafından tutulmuş ilgi alanında bilgili,deneyimli teknik kişiyi Bilirkişi olarak tanımlayabiliriz.

Yargı kurumlarında mesleki, bilimsel ya da teknik bir konuyla ilgili olarak yasal bir kavuşturmada kanıt olarak sunulacak yazılı veya sözlü ifadeleri bilirkişi görüşü olarak tanımlanabilir.

Bilirkişi dışında mahkemece atanmamış ama  tarafların delil olarak sundukları uzman kişi Danışman olarak tanımlanmakla beraber görüşleri delil niteliğinde ancak resmi değildir.

Bilirkişi  niteliğinde(özelliklerinde) olup mahkemece atanmamış uzman kişi olarak Tanık ve Danışman tanımları kullanılmakta olup bu durum ABD mahkemelerinde vardır.   

Danışmanı  bilirkişi özelliklerine sahip olup mahkemece atanmayan davaya taraf olanların konularının ispatında yardımcı olan uzman kişi veya kişiler olarak tanımlanmaktadır.

Tanık ve Danışman yargılama sürecinde resmi bir statüde olmayıp yargılamaya açıklık kazandırmak amacıyla tarafların istekleri doğrultusunda buluna uzman kişilerdir. Bilirkişilerde aynı özelliklere sahip olup tek farkı resmi nitelikte olmasıdır.

Türkiye’de Adalet Bakanlığın işleyen bilirkişilik sisteminin vatandaşlara ve işletmelere kaliteli yargı hizmetinin sağlanmasında engel oluşturduğu düşüncesindedir. Bunu sorgulanması gerektiği inancındayım.

Ağır iş yükü altında kalan mahkemelerin hakimlerin karar vermeyi ve hakimin yapacağı hukuki muhakemenin ikamesi olarak işlev görecek olan görüşleri oluşturan bilirkişiye devrettiğine dair görüşler bulunmakta olup bu görüşlere göre bu müessese hem yargılama maliyetini hem de  yargılama sürecini olumsuz etkilediği yönündedir.

Aslında  bilirkişi müessesesinin görüş ve düşüncelerini yargılama sürecini destekleyici olduğu şeklinde algılanması durumun algılanmasına farklılık getirmektedir.

Mahkemelerce görevlendirilen İdare, Ceza hukuk mahkemeleri, resmi bilirkişiler ile davalı ve/veya davacının  kendilerine destek vermek amacıyla ilgili tarafça görevlendirilen bilirkişi(danışman)arasında ayrım yapılmalı ve birbirine karıştırmamalıdır.

Mahkeme soruşturmaya taraf olan adına mahkemeye görüş bildirmek üzere çağrılan görevlendirilen bilirkişilere odaklanmaktadır. Ve keza tarafların karşı bilirkişi tutarak ya da raporda tanımlanan yöntemlerle bilirkişinin görevinin icrası sırasında aktif olarak yer almalarına müsaade edilmesidir.

BİLİRKİŞİ GÖRÜŞÜ VEYA RAPORU

Bilirkişilik müessesesi İdari ve Usul hukuku bünyesinde düzenlenmişti.Bilirkişi tanıklığı, görüşü veya raporu hem kanunlarda hem de içtihatlarda bulunur.

Rapor ister yazılı ister sözlü olsun verdiği bilgi ve görüş hakimin ve /veya jürinin görevini yok edecek nitelikte olmamalıdır.

Teknik olarak ifade edersek, Bilirkişi görüşü ya da Raporu, ilgili olsa bile hukuki yada kesin maddi unsurlar hakkında sonuçlar önerme eğilimindeyse kabul edilemez. Böylesi bir rapor hakimin ya da jürinin işlevini gasp etmiş demek anlamalına gelmektedir. Bu oldukça önemlidir ve dikkat edilmesi gerekmektedir.

Bilirkişi tarafında Hazırlanan Raporların Özellikleri Nelerdir Sorusunun cevabını birkaç başlık altında sıralayabiliriz:

1.Davanın maddi unsurlarının kapsamamalıdır.

2.Hukuki çözümler önererek mahkemenin görüşüne ikame etmemeli-yerini almaya girişmemelidir.

3.Davanın maddi hususları hakkında bilgi vermeli

4.Mahkeme ya da jüri görüşüne ikame etmemelidir.

5.istenene cevap bulmaya çalışmalıdır.

6. Bilirkişi raporu istenirse davanın kapsamı dışı bırakılabilir.Bunun için özel nedenler vardır. 

Bilirkişi Müessesesinin Önemi, gerekliliği ve yargıdaki rolü için, yani yargının sağlıklı yürütülebilmesi ve sonuçlanabilmesi için , ister basit ister karmaşık bir dava olsun sorun uzman görüşe ihtiyaç duyulup duyulmayacağıdır. Bu sorgulama davanın genel akışı içersinde önemli olup bilirkişilik müessesesinin objektif ve kanunlara uygun düzenlenmesiyle ilişkilendirilir.

Danışmanlık daha az ispat gücüne sahip uzman görüşü olma durumunda başvurulan  resmi nitelikle olmamakla beraber mahkemece değil ama tarafların kendi istekleri doğrultusunda görüşü ne başvurulur. Önemsiz olduğu anlamına gelmez. Önemlidir, su istimal edilmeye açıktır.

BİLİRKİŞİ SEÇİMİ ,İŞLEYİŞİ VE SORUNLARI.

1.Bilirkişi seçiminde Özenli davranılmamaktadır. Akademik mesleki tecrübe beye bakmaksızın ilişkilere dayanarak seçilmektedir.

2.Bilirkişilerin denetim ve kontrolü yok, Bilirkişi sayısının sınırlı olması,mahkemenin hakimlerin aynı bilirkişilerle çalışması olayın ciddiyetini bozmaktadır. 

3. Bilirkişilik yapan uzmanlar şirketleşip bilirkişiliği meslek haline getirmesi çok sayıda dosya alması ile kazanç getiren bir duruma dönüşmesi durumun ciddiyetine gölge düşürmektedir.

4.Bilirkişilk yapan kişilerin çok sayıda dosya almaları ve hakimlerin buna imkan tanımaları. Ve hatta müfettiş raporları göz ardı edilmektedir.

5.Bilirkişi raporları birbirinin kopyası olması itirazlar ek raporlar dava sürelerinin uzamasına yol açmaktadır.

6.Raporlara yapılan itirazlar sıklığı. 5-6 kere itiraz edilmiş ek rapor düzenlenen dosyalarda bilfiil rol aldığı söyleyebilirim.

7.Gereksiz bilirkişiye başvurma.Dosya sayısının çokluğu hakimleri bu yola itmekte. Sadece rapor sonuçlarını okuyarak karar alan durumlar var.

8.Bilirkişi komisyon üyelerinin komisyon bilinci içinde çalışmayıp bireysel çalışmaları. Yani komisyon üyelerinden biri dosyayı alıyor raporluyor,diğerleri sadece imzalıyor.

9.Bilirkişi raporu hazırlayanların davada talep edileni değil kafasına göre rapor yazması itirazları artırmakta ek raporlar ve uzayan dava süreci

10.Kurumsallaşmanın olmaması

11.Raporların dağınıklığı arşivleme yok.

12.Denetim yok.Kim kimi denetliyor belli eğil. Meslek odaları üniversiteler işbirliği yok.

13.Donanımlı bilirkişi bulmak zor. Çünkü ücretlendirme, önem verilmeme, kuralsızlık kişilerin bilirkişilik yapma isteklerini yok etmektedir.

14.Raporların süresinde hazırlanmaması ve buna uyulmaması belli kişilerin bilirkişiliğine başvurulmasının sonucu

15.Bilirkişiler yapmaları gerekenle yapmamaları gerekeni birbirine karıştırmaktadır. Yani hakimliğe soyunmaktadırlar. 

16. Dosya sayısı çok hak,m sayılısı az, yük bilirkişinin üstüne kalınca deformasyon ortaya çıkıyor.

17. Bilirkişinin yargılama sürecinin yükünü üstlenmesi aynı bilirkişilerin kullanımı itirazlar ve yıllarca süren dosyalar adli sistem yürümüyor.

Son söz olarak, bilirkişi görevini üstlenenlerin yargılama sürecinde gereğinden fazla görev alınca sistemin işlemesinde  bazı sakıncalar, itirazlar doğal olarak gerçekleşmektedir. Akademik ve meslek odaların denetim ve kontrolünde bilirkişilik müessesesinin işlemesi ve denetlenmesi sağlanmalı ve hakim sayısının artırılmasıyla daha çağdaş bir yargılamaya ulaşılabilinir