Havva TUNÇ 8.02.2013
Serbest döviz piyasasında, döviz kurunu, döviz piyasası iç dinamikleri olan döviz arz ve talebi belirler. Ulusal döviz piyasasında (X) paranın dolar cinsinden değerini arz ve talebi belirler. Para, küresel para ve finans piyasalarında sermayenin mobilitesi gereği bir sınırlamaya tabi olmadan istediği yere istediği zaman girip çıkabilmektedir. Bu durum sadece finans piyasaları ve üretim faktörlerinden sermaye için geçerlidir. Diğer bir deyişle üretim faktörlerinden sermayenin mobilitesi tamdır.
Küresel finans piyasasındaki her türlü döviz,tahvil alım satımı gibi parasal ve finansal hareketler ulusal paraların Amerikan Doları karşısındaki değerini oluşturmaktadır. Merkez bankaları 2007 küresel finansal krizinin piyasalar üzerindeki yıkıcı sarsıcı etkisini elimine etmek amacıyla 2008 ‘in başlarından beri FED’in izlemekte olduğu parasal genişleme programı ulusal paraların küresel piyasalarda değerlerinde değişmelere yol açtı ve açmaktadır. FED’in parasal genişleme programından dövizlerin etkilenme dereceleri ülke ekonomilerin küresel finans piyasasındaki büyüklüğü, etkinliği ve gelişmişlik derecesine göre farklı olmaktadır.
Küresel piyasalarda, finansal krizle beraber artan likidite hacmi, kar arayışları finansal piyasalar arasında dengesizliğe yol açmaktadır. Daha açıkça ifade dersek, küresel krizi finanse etmek için piyasaya sunulan fonlar, artan likidite hacmi ve bu fonların ülke ekonomileri ulusal finans piyasasına girip çıkmaları o ülke ekonomisindeki dolar miktarının bolluğu ya da azlığı ulusal paranın değersizleşmesine ya da değerlenmesine yol açmaktadır.Bu durumdan etkilenen ulusal ekonomiler yaklaşık 7 yıldır sürmekte olan küresel finansal krizin ekonomileri üzerinde yarattığı makro ekonomik göstergelerin bozulmasını minimize etmek için ulusal paralarının değerini piyasalarda oluşan değerden farklılaştırmak için kurlara müdahale etmektedirler. Serbest piyasa ekonomisi koşulların geçerliği olduğu küresel finans piyasalarında ülke ekonomilerin merkez bankalarının müdahaleleri piyasa mekanizmasının aksamasına haksız kazanç ve karlara yol açmakta olup küresel platformda tartışmalara yol açmaktadır. Bu tartışmaların başlığı Kur Savaşlarıdır. Uygulayanda Merkez bankaları.Ve sonuçta piyasa düzeni ve istikrarı bozulmaktadır.
Daha açıkça ifade edersek, sermayenin özgürleşmesi, uluslararasılaşmasına rağmen ulusal merkez bankaların ulusal paralarının değerini düşük tutmak amacıyla döviz kurlarına doğrudan ya da dolaylı müdahalelerin temel nedeni uluslararası mal piyasasının paylaşımından daha fazla pay alıp ekonomilerin durgunluktan çıkmalarını hızlandırmaktır.
17.yüzyıl sonlarında, Merkantilist felsefeye göre ülkelerin refah artışı ülkeye giren değerli maden stokundaki artışa bağlıydı. Değerli maden stokundaki artış ülkelerin ticaret hacmindeki büyüklüğe, yani ihracatın artmasıyla olasıydı. 21.yüzyıl başlarında yaşanmakta olan krizler 17.yüzyıl merkantilist felsefeyi tekrar gündeme taşımıştır.
Finansal piyasaların yükselen piyasalar olmasıyla unutulan reel piyasalar tekrar popülaritesine kavuşacak mıdır? Reel piyasaların özellikle imalat sanayinin azalan kar hadleri merkantilist felsefenin yerini yükselen finansal piyasalara bırakmıştır.Yetmişli yıllardan itibaren finansal piyasalar liberalleşmeyle beraber küresel piyasalarda yerini almıştır. Ancak belli aralıklara tekrarlayan finansal krizlerin tekrarlama aralığının daralması ve krizlerden çıkış süresinin uzamasıyla, krizlerin ulusal ekonomiler üzerindeki yıkımı ve bunun toplumsal etkisi merkantilist felsefeye kaybettiği eski itibarını kazandıracak gibi gözükmektedir. Burada unutulan ya da unutulmuş gibi davranılan 21.yüzyıl koşullarının 17.yüzyılınkinden farklılığı, birbirlerine benzemediğidir.
Çin parası Yuanı Amerikan Dolarına endeksleyerek haksız rekabeti başlatan oldu.Yuanın değeri Amerikan dolarına endekslenince dolardaki değer kayıpları Çin ekonomisinin Çin mallarının uluslararası mal piyasasında avantajını kat be kat artırmıştır. Başlangıçta ülkeler durumu algıladılar ama üzerinde durmadılar.
2007 Küresel Finans krizin gerçekleşmesi ve krizden 2-3 yıl gibi bir sürede çıkmanın olası olmadığının algılanması sonucunda ABD, Çin tarafına parasında düzeltmeler yapması gerektiğini belirtti. Çin sahip olduğu avantajı kaybetmemek ve mal piyasasında etkinliğini,düşük birim fiyat anlamında, pazarda varlığı algılanıncaya kadar, dolara endeksliği devam etti.Ve 2011 sonlarında parasını dolara endeksliğinden kaldırıp piyasa koşullarına terk etti. Bu arada Çin’in sahip olduğu 2,5 trilyon dolar üzerindeki döviz rezervini kurlara müdahale etmek, ticarette pazar payını artırmak için kullandı ve kullanmaktadır. Örneğin Çin 2010 Eylülünde büyük miktarlarda Japon tahvili alarak Japon Yeninin hızla değer kazanımına yol açtı. Yaklaşık 10 yıldan daha uzunca bir süredir 100 Yen olan Amerikan dolarının değeri 80 Yenin altına indi..Bunun üzerine Japon Merkez Bankası(BOJ) piyasaya Japon Yeni satıp Amerikan Doları satın aldı ve Dolar/Yen kuru 80’den 85’e çıkmıştır. BOJ faiz oranını sıfıra indirerek kurdaki müdahalesini destekledi.
Küresel Finansal Kriz nedeniyle Amerikan Merkez Bankası(FED)’in 2011 yılı itibarıyla parasal genişleme 2.3 trilyon Doları bulmuştur. Bu parasal genişlemeyle Doların Euro karşısındaki değer kaybı tırmanmış olup Euro/Dolar paritesi 1.39’u bulmuştur. FED ikinci bir genişleme politikasıyla Dolardaki değer kaybına hızlı bir ivme vermiştir.İkinci genişlemeyi üçüncüsü(Q3) İzlemiştir.Ve bu üçüncü genişlemede piyasaya aylık 85 milyar Dolar sunulacağı planlandı..Dolardaki miktarsal artış, Euro karşısında değer kaybını kaçınılmaz kılmaktadır. Benzer biçimde Avrupa’da ise Avrupa Merkez Bankası(ECB) Euro bölgesi tahvillerini satın almaktadır.Bu alımlara örtülü olarak devam etmekte olup miktarı konusunda kesin bir bilgi yoktur. Kore’nin ve İsviçre’nin(Frank) ulusal para birimlerinin değerini düşürmek için müdahaleler yapmakta olup Brezilya’da para biriminin değerinin yükselmesini önlemek için stopaj oranlarını yükseltmiştir.Türkiye sahip olduğu gerek döviz rezervi miktarı gerekse gelişen ekonomiler arasında olması nedeniyle kur savaşlarında, etkilenen ülke konumundadır.
Parasal genişleme yanlısı Mr.Shnizo ABE’nin 2013 Aralığında Japonya Başbakanı olmasıyla değer kaybetmeye başlayan Japon Yeni Amerikan Doları karşısında 90.25 ile son iki buçuk yılın en düşük seviyesine geriledi. Liberal Başbakan ABE’nin izleyeceği para ve kur politikasıyla Çin ile var olan kriz özellikle kur savaşı tekrar gündeme geldi. BOJ’un izleyeceği gevşek para ve kur politikasıyla yenin dolar karşısında değer kayıpları sürecek gibi gözükmektedir.
Döviz kurları üzerinde merkantilist bir rekabetin gündemde olduğu ve bu rekabetin ilerde daha da şiddetlenebileceğinden dikkatler merkez bankaların izledikleri kur politikalarına yönelmiştir. Krizden, durgunluktan çıkmanın tek koşulunun artan ticaret hacmi ile olası olacağı düşüncesine olan ilgi tek araç gibi gözüken kurlara müdahalenin gerekliliğini gündeme taşımaktadır. Aslında durgunluktan kurtulmak için, ticareti artırmanın ve/veya dünya ticaret içinde payını yükseltmenin yolu değersizleşmiş kurla beraber ülkelerin gelir düzeylerindeki ve/veya istihdamdaki artışla olası olduğudur.
Küresel Finansal Krizin ülke ekonomileri üzerinde yarattığı sarsıcı ve yıkıcı etkinin olumsuzluklarını elimine etmek için çözümü dış ticaret (dış talep) gören dünya ekonomileri ticaretteki pazarın paylaşımında pay almanın en kolay yolunun ulusal paranın diğer paralar karşınsındaki değer kaybıyla olabileceği düşüncesindedirler. Ve bu durumda büyük döviz rezervlerine sahip ülke ekonomileri bu avantajlarını sonuna kadar kullanacaktır(Çin‘in yaptığı gibi). Pazar paylaşımında merkez bankaların kur müdahaleleri, piyasa mekanizmasının aksatacağı ekonomi otoritelerince unutulmaktadır.
Merkezde bulunan gelişmiş ülke ekonomilerin periferide bulunan gelişen ekonomilerin pazarını elde etmek ya da pazarında pay almak kur müdahaleleri ile olası olmakla beraber yeterli değildir. Pazarın paylaşımdan sorunları elimine edecek biçimde çıkılabilinmesi ulus ekonomilerin, istihdam artırmak gibi içsel dinamiklerini harekete geçirerek, içsel pazar yaratmak ile olası gözükmektedir.
21.yüzyılın büyüme ve kalkınma(refah) algılamasının 17.yüzyıldan farklıdır. Günümüzde farklı dinamikler aktive edilmedikçe sadece kur savaşları ile 2007 Finansal krizin dünya ekonomisi ve ulusal ekonomiler üzerindeki yıkıcı ve sarsıcı etkisinden kurtulmak kısa sürede olası olmadığı gibi 2013 Ocak sonu itibarıyla durumu değerlendirdiğimizde en azından bir beş yıl daha sürecek gibi gözükmektedir.
Ülke ekonomilerinin, döviz kuru müdahaleleri normal koşullarda, piyasa ekonomisinin içsel dinamikleri nedeniyle önemsiz olmaktadır. Ancak bunalım ve kriz dönemlerinde kur manipülasyonları ülke ekonomilerine avantajlar sağlamaktadır. Piyasa kuralları sistemin sağlıklı işlemesi içindir.Sistemdeki kırılmalar karşısında kuralların çiğnenmesi, bozulma ve kırılganlığı artırır. Daha da önemlisi ülke ekonomilerin krizden çıkış sürelerinin uzatır. Ve kural dışı dövüşen ekonominin iyileşmesi küresel piyasa aktörlerince kabul edilebilir bir durum olmadığı gibi cezai yaptırımlara yol açabilecek düzenlemeleri gerekli kılabilir.