Yazılarım · 19 Eylül 2017

“Tarımda Fiyat Oluşumun Ekonomi Politiği Ve Fındık Fiyatı”

 Tarımsal fiyatlar sanayi kesimindeki fiyatlardan farklı bir yapı göstermektedir. Sanayide marjinal maliyet ve marjinal gelir eşitliği ile belirlenen fiyat ve üretim düzeyi, tarım sektöründe tam olarak geçerli olmayıp farklılık arz eder. Tarımda piyasa ekonomisi yerine geçimlik ekonominin geçerli olduğu özel durumlarda fark daha artar.

“Tarımda Fiyat Oluşumun Ekonomi Politiği ve Fındık Fiyatı” konulu bu çalışmada, kuramsal olarak,Tarımda fiyatın nasıl belirlendiği açıklandı.Tarımsal ürünler tam rekabete yakın piyasalarda(serbest piyasa ekonomisi) satılmalarına karşılık üretimin temel girdileri monopol piyasalardan sağlanması sektörün çift taraflı sömürüye açık olduğu anlamına geldiğinden sektörde izlenmesi gereken politikalar, fındık ürünü eşliğinde analiz edilmeye çalışıldı.

Piyasada Fiyatın Oluşumu 

Tarımsal ürünün arzı, talebi ve pazarlanması sanayi ürününe göre farklı bir yapı gösterir. Genellikle sanayi malının fiyatı maliyetlerin itişi ile yukardan aşağıya bir baskı ile belirlenirken tarımsal malın fiyatı aşağıdan yukarıya doğru, tüketici piyasasından başlamak üzere perakendeci toptancı ve aracı kanalı ile tarım üreticisi için veri olarak oluşur. Başka bir deyişle, tarımsal ürün fiyatı oluşurken üreticilerin ve dolayısıyla maliyetlerin rolü  genellikle kısıtlıdır.Çünkü, bir döneme ait  herhangi bir ürünün fiyatı o dönemin maliyeti değil o ürünün toplam arzı belirler.

Tarım ürün fiyatının önemli özelliklerinden biri de konjonktürel dalgalanmalara karşı çok duyarlı olmasıdır. Konjonktürün yüksek olduğu dönemde tarım ürününün fiyatı daha erken daha şiddetli yükselmektedir. Buna karşılık konjonktürün düşük olduğu dönemlerde ise en erken düşmektedir. Özellikle konjonktürün alçalma safhası tarım ürünü üreticisinin olumsuz yönden fazlaca etkilendiği dönemdir.

Tarım ürün arzı, kısa dönemde hemen hemen hiç değiştirilemez. Diğer bir deyişle kısa dönem tarım ürününün arz elastikiyeti yaklaşık sıfıra eşittir. Tarım ürünü talebi ise gerek gıda maddeleri gerekse tarımsal hammaddeler için düşük bir elastikiliğe sahiptir

Tarım ürününün bir kısmı yıllıktır ve bekletilebilir, stok edilebilir niteliktedir. Ürün yılın bir mevsiminde elde edilir. Ertesi yılın aynı dönemine kadar piyasaya arz, eldeki stoktan yapılır. O zaman elde edilen ürün, stok hareketleri+ithalat-ihracat toplamından ibarettir..    

Bilindiği üzere arz eğrisi sol aşağıdan sağ yukarı doğru çıkan pozitif eğimli bir doğrudur. Ama ürün elde edildikten sonra arz eğrisi yatay eğsene dik bir doğru olarak gösterilir. Bunun anlamı ürün miktarı belirlenmiş değişmez demektir. Ürünün bol olduğu dönemlerde arz eğrisi sağa kıt olduğu dönemde sola dikey hareket eder. Yıl boyunca kullanım oranında stok azalır. Yeni ürünün elde edildiği dönemde ertesi yıla devredilecek stok dışında, eski yılın ürünü tüketilmiş olur. Tarım ürünlerinin bir kısmı çabuk bozulur, bekletilemez. Üretildiği dönemde birkaç gün veya birkaç hafta içinde tüketilir satılır (taze sebze veya meyve gibi). Mevcut ürün piyasa döneminde serbest pazar koşullarına göre talebe uyum gösterecek fiyattan satılacaktır, satılamayan ziyan olacaktır ya da işlem görerek nitelik değişimine uğrayacaktır(konserve, toz, kurutma, kavurma, fırınlama gibi işlem sonucu tarım ürünü olmaktan çıkıp sanayi ürününe dönüşecektir).

Serbest piyasa ekonomisi koşullarının mevcut olduğu bir piyasanın varlığı varsayımı altında, tarım ürününün fiyatının oluşumu diğer mal ve hizmetlerin fiyatının belirlenmesinden farklıdır. Diğer bir deyişle, ürün elde edildikten sonra o yılın fiyatı: var olan ürün miktarı(arz+stok)ve talep ve/veya talep tahminleri tarafından belirlenir. Ürün ne kadar çabuk bozuluyorsa, üreticinin seçenekleri ne kadar az ise arz eğrisinin yatay eksene dik bir doğru olma olasılığı o kadar fazladır ve talep eğrisinin fiyatı oluşturmakta etkisi o kadar fazladır. Diğer bir deyişle oluşan fiyat hem ürünün elde edilme maliyeti ile hem de ürünün piyasaya arz edilen miktarı ile ilişkili değildir. Mevcut ürün miktarını talebe eşit kılacak herhangi bir fiyat ürünün fiyatı olarak piyasada olaşacaktır. Ancak, bu dönemde bu şekilde oluşan fiyat gelecek yılın arz edilecek miktarı (ekim-bakım-üretim anlamında) üzerinde belirleyici olacaktır. Bu oluşan fiyat ürünü elde tutmanın maliyetine göre mevsimlik farklılık gösterir. Oluşan bu fiyat değişemez olmayıp hava koşullarındaki değişmenin yaratacağı etkinin olumlu ya da olumsuzluk özelliklerine göre artma ya da azalma eğilimi içinde olabileceği de unutulmaması gereken tarıma has, özel bir durumdur.

Ürün elde edildikten sonra üreticilerin ürünü arz edip etmeme veya ürünün ne miktarda arz edeceği hususunda elinde seçenekleri olabileceği gibi olmayabilir de.Bu durum üreticinin gelir düzeyi ve gelişmişliği ile ilintilidir.

 

Ve Fiyatın Ekonomi Politiği

Olağanüstü hava koşulları devreye girince tarımsal fiyatların belirlenmesi piyasa dinamikleri zamansal gecikmeli etkisi ile birlilikte dalgalanması kaçınılmaz oluyor ve denge durumu karın maksimizasyonu gibi tarım dışı sektörlerde her türlü faaliyeti belirleyen faktörler  geçerli ama önemi olmuyor.

Tarımsal üretim hava koşullarının doğrudan etkisi altında olduğu için tarımda korumacı,destekleyici politikalar uygulanmalıdır. Tam tersine piyasa koşullarına terk edilirse olağanüstü hava koşularında gerek üreticiler gerekse tüketiciler olumsuz etkilenir.

Olağanüstü hava koşular mevcudiyetinde tarımda izlenecek veya izlenmekte olan serbest piyasa koşulları uzun dönemde  tarımsal ürün arzında dışa bağımlılığa yol açar. Ve ham madde ve  temel girdi sağlayan sektör olarak sanayi sektörünün de olumsuz gelişimini, yaratılacak katma değer anlamında, belirler. Temel girdi anlamında dışa bağımlı bir sanayi sektörünün büyümesi beraberinde, makro anlamda, kalkınmanın gerçekleşmemesi demektir.

Üretici için tarımsal ürünün gerçek değerini bulabilmesi, serbest piyasa koşulları içinde mümkün değildir. Yani, üretici, geçerli piyasa fiyatından gerek ulusal gerekse uluslararası piyasada malını satarak karını maksimize edemez. Üretici tarımsal ürünün değerini bulabilmesi ya devletin doğrudan sektörü koruyucu-müdahale edici politikalar izlemesi ya da üreticilerin birlik ya da kooperatif eşliğinde örgütlenmeleri ile mümkündür. Örnek vermek gerekirse, fındık, tütün, şeker pancarı, pamuk gibi tarımsal ürünler için kooperatifleşme ve örgütlenme tarımda büyüme ve gelişmenin sağlanabilmesi için gerekli ve zorunludur.

Türk Tarımında, Fındıkta Durum Nedir? 

Tarım ürünlerinin yapısal özellikleri ve Türk Tarım sektöründe izlenen politikalar  nedeniyle “Türk üreticisinin yetiştirdiği ürünü gerçek değerinden düşük değerde ya da fiyatta ve zamanında önce satmasına, ülke ve üreticinin suiistimal edilmesine ve/veya zarar etmesine engel olmak amacıyla, Türk Tarımında yasal düzenlemeler” yapılmıştır.“Tarım Satış Kooperatifleri” bu düzenlemelerden biridir.

Fındık üretimi Karadeniz Bölgesinin tamamında, Marmara Bölgesinin bir kısmında piyasa için; bazı bölgelerimizde de fındık üretimi pazar için değil, geçimlik amaçla yapılmaktadır. Türkiye toplam dünya fındık talebinin yaklaşık %80’nini karşılamaktadır.Türk Tarımında fındık üretiminde 8 milyon kişi çalışmaktadır. Türkiye Ekonomisi yıllık fındık ihracatından yaklaşık 2- 2.5 milyar dolar gelir elde etmektedir. Toplam fındık arzında % 8 arz fazlası bulunmaktadır. Türk fındık üreticisi uluslararası fındık talebinin %80’nini karşılamaktadır. Buna rağmen Türkiye uluslararası fındık fiyatının belirlenmesinde söz sahibi olmayıp, fındığın birim fiyatı Hamburg Borsasında(Türkiye’nin dışında) belirlenmektedir. Toplam fındık ihracatının % 70’i Avrupa Çikolata Sanayine gitmektedir. Yani, Avrupa çikolata sanayinin temel hammaddesi olan fındık Türkiye tarafından karşılanmaktadır. Dünya çikolata sanayinin temel hammaddesi olan bir ürün için %8‘lik bir arz fazlası olması gereken bir durumdur. 

Fındık ürünü için Tarım Satış Kooperatifi nitelikli kuruluş Fiskobirlik’tir. Fiskobirlik belirlenen taban fiyattan üreticiden satın aldığı fındığı uygun fiyat ve koşullarda piyasaya satar. Fiskobirlik bu fındık alım ve satımlarından dolayı her yıl 100 milyon dolar zarar etmektedir. Bu zarar hükümetler tarafından karşılanmaktaydı. Ve 2003 yılına kadar yapılan uygulama bu yönde olmuştur. 2003 yılından itibaren tarımda yaşanan yeniden yapılanma ile Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri özerkleştirildi. Hükümetlerin kooperatif ve birliklere yaptığı destekler kaldırıldı ve zararların devlet tarafından üstlenilmesine son verildi. Tarım Satış Kooperatiflerin ve Birliklerin piyasa koşullarına uyması, kaynaklarını daha rasyonel kullanması, özel bir ticari işletme gibi faaliyetini sürdürmesi için yeniden yapılanması sağlandı. Olağanüstü durumlarda kooperatiflerin ve birliklerin “Devlet Fiyat ve İstikrar Fonundan” kredi alabilmelerine imkân verecek düzenlemeler yapıldı.

2005 yılında fındığın taban birim fiyatı 7,1 YTL olarak tespit edilmiştir. Fiskobirlik bu fiyattan fındık alımında bulunmuştur. Fiskobirlik fındık üreticisinden yaptığı alımlar karşılığı ödeme yapamamıştır ve hatta 8–10 ay boyunca hiç ödeme yapmamış olup 2006 yılı için de fındık alımı  yapamayacağını ilan etmiştir.Ve buna 2006 yılı yaşanan rekolte fazlası eklenince, üründe zaten mevcut olan arz fazlasının daha da artmasına yol açmıştır. Fiskobirlik “devlet fiyat ve istikrar fonuna” kredi almak için başvurduğunu ama alamadığını dolayısıyla üreticiye ödeme yapamayacağını ve yeni fındık alımlarında(2006 yılı) bulunamayacağını söyleyerek bu durumun sorumlusu olarak da hükümeti göstermiştir. Ayrıca Fiskobirlik Yönetim Kurulu Başkanı Salih Erdem  “Hükümetin Fiskobirlik yönetimine kendi istediği kişileri koyamadığı için Fiskobirlik’e kredi vermediğini” iddia etmiştir. Hükümet ile Fiskobirlik arasındaki tartışma fındığın birim fiyatını 4,5 TL’den 2,1 TL’ye kadar düşmesine yol açmıştır. Üreticinin hem geçmiş yıldan olan alacağını veremeyeceğini, hem bu yılki ürününü satın alamayacağını Fiskobirlik tarafından belirtilmesi yanı sıra fındığın birim fiyatının 2.1TL’ye kadar düşmesi, fındık üreticisinin zor durumda kalmasına ve tepkisine yol açmıştır.

Fındık üreticisi bu dönemde de her dönem olduğu gibi beklediğini bulamamış zarar etmiştir. Fındık ürünündeki bu durum  tarımsal üreticinin geri kalmışlığına güzel bir örnek olup tarımda kalkınamamışlığımızın nedenini açıklar. Zira kalkınmanın yolu tarımda başlar,Tarım Sektörünün gelişmişliği sanayinin gelişebilmesi için de gereklidir. Tarım sanayiye temel girdi sağlayan önemli bir sektördür. Tarımsal gelişimini tamamlamayan ekonomiler sanayileşmede de gelişmişliği gerçekleştirememektedirler.

2008,2009,2010 yıllarında yukarda anlatılanlardan farklı yapılanma olmadı. Ancak, 2012 yılında durum biraz daha değişerek devlet fındıkta taban fiyat uygulamasını değiştireceğini açıkladı. Daha açıkça ifade edersek devletin artık  taban fiyatı belirlemeyeceği taban fiyatın doğrudan piyasanın aktörlerince, piyasa koşullarınca belirleneceği açıklandı. Diğer bir deyişle Devlet fındık fiyatının belirlenmesinde taban fiyat uygulamasına son vererek Tüccar ve Fiskobirlik gibi piyasaya alıcı olarak çıkacaktır.

Piyasa koşulları içinde, gerek Fiskobirlik gerek Devlet gerekse Tüccar piyasa aktörleri olarak fındık üreticisinin karşısına çıkacak olursa oluşacak fiyatın üreticiden çok alıcı konumunda olan aktörleri memnun edecektir(serbest piyasa ekonomisinde karı maksimize etme prensibi).

2012 fındık taban fiyatının devlet tarafından belirlenmeyeceği kararına üreticiden gelen tepkiler ve sosyal huzursuzluk, daha da önemlisi gelecek yılın seçim yılı olması nedeniyle devlet taban fiyat uygulamasını kaldırmaktan vazgeçti. Devlet, fındıkta taban fiyatın bu dönemde de belirleneceğinin altını çizerek ortalığı yatıştırdı. Ancak fındık üreticisi siyasetçilerin fındık taban fiyat uygulamasını bir politika aracı olarak kullanmalarından rahatsız olduğu gibi başı sonu belli bir fındık politikası uygulanmamasının memnuniyetsizliği içindedir.Ve olası fındık  taban fiyatını tahmin edebilen  üretici bu fiyattan ve bu durumdan hoşnut olmadığını ve olamayacağını değişik ortamlarda dile getirmektedir.

Diğer taraftan fındık üreticileri kendi aralarında “Üretici Kooperatifi” şeklinde örgütlenemediklerinden üretici çift taraflı sömürüye açık olmaktadırlar ve olacaktırlar. Fındık arzının bol olduğu(az) dönemde fiyatın maliyetin altın(üstünde) oluşacağı kesindir. Diğer bir deyişle devlet taban fiyat belirlemediği sürece fındık fiyatı ürünün piyasa sunulmasıyla beraber oluşacak piyasa fiyatı  toplam ürün miktarına göre düşük veya yüksek olacaktır.

Fındıkta bu yaşanan olumsuzlukları ortadan kaldırmak için yapılması gerekenleri özetlenirse:

1.Hükümet ya da tarımdan sorumlu bakanlık taban fiyat açıklamasını sürdürmelidir.

2.Belirlediği fiyattan ürünü alabileceğini üreticiye açıklanmalıdır.

3.Fiskobirlik’i fındık üreticilerin haklarını koruyacak şekilde yapılanmasını sağlayacak düzenlemeler yapılmalı ve söz konusu kurumu denetleyici bir mekanizma oluşturulmalıdır.

4.Fiskobirlik’in işleyişini rasyonelize edecek yönetim ve denetim mekanizması kurulmalıdır. Bu tür yapılanma kısa dönemde üreticileri rahatlatacak uzun dönmede ise sektörü rasyonelize edecektir.

5.Fındık üretiminde üretim planlaması yapılmalı, olması gereken arz fazlası tespit edilmeli ve daha fazla olması olası arz fazlasını elimine edecek yapısal ve sosyal politikaların uygulamasına acilen geçilmelidir. Bunlar yapılmadığı takdirde her hasat sonunda aynı öykülerin yaşanması kaçınılmazdır. Daha da önemlisi uluslararası fındık ticaretinde kazanılan avantaj uzun dönemde kaybolabilir. Kaybolmasa bile gelişmişlik seviyesinde sıçrama yapabilme şansı  yok olabilir.

 

 Sonuç: Tarımsal ürünlerde fiyatın oluşumu piyasa dinamiklerine terk edilmemeli, piyasanın korumacı denetleyici düzenlemeler eşliğinde  taban fiyat belirlenmeli, aksi takdirde tarımsal ürün üreticisi zarara uğrayacaktır. Çünkü,tarımsal ürünün yapısı ve tarım üreticisinin konumu gereği piyasada oluşan fiyat, birkaç üretim dönemi sonrasında üreticinin piyasadan çekilmesine yol açacaktır.

Pamuktan fındığa, fındıktan bala kadar aklınıza gelebilecek tüm tarım ürünlerinde,  taze sebze ve meyve dahil, iç piyasa üretimi dış dünyanın rekabetine açılırsa, gerek fiyat gerek üretim yapısı itibarıyla rekabet edilebilirliği sağlayacak destek ve koruma sağlanmaz ve piyasa içi dinamiklere terk edilirse tarımsal ürünlerde fiyat artışı kaçınılmaz olur.